dostum 30 tane soru var. bira degil, raki masasi kursan yine yapan cikmayabilir.

tamam, 35'lik rakıya çıktık:)

(bkz: olm bak git)

süre kısıtlaması var mı?

yok, istediğiniz sorudan başlayabilirsiniz, istediğiniz kadar yapabilirsiniz:)

balık vermiyorum tutmanın yolunu gösteriyorum :D www.nadirkitap.com

prof. dr. ahmet a. karadeniz'in kitabında belki de bu soruların alayının cevabı vardır hocam. mezun olalı 3 yüksek mat. geceli 5 yıl oldu o yüzden benim mat şuan bitmiş durumda :D

abi çok tatlısınız da, cidden arkadaş için lazım.
ben en son 20 yıl önce falan gördüm diff.
neyse olmadı alır kitabı çözerim artık:/

Abi sen de çok tatlısın ama 30 soru koyup çözsenize olayı olmamış yani :D. Takılınca yardım alsan mutlaka bilenler çıkar ama.

benim kardeşim, ne beşikte yattı ne park yatakta, zorla da olsa max 6 ay anakucağı o da öğle uykularında onun haricinde annemsiz yatmadı, yer yatağı olur çekyat olur, normal yatak olur. annem nerde ufaklık orda

hem oda alıp hemde yatağa birleştirmelik yatak alıyor çevremdekiler. çocuk 1 yaşından sonra kendi odasında uyumalıymış fakat 2 yaşına kadar o odaya gitmiyormuş en iyisi siz yatağın yanına alın bi tane.

park yatak

İkeanın bebek karyolası resmen bir fiyat performans canavarı. Üstelik bildiğin odun, boya falan hiçbişey yok. Ucuz, sağlam, sağlıklı ve kullanışlı.

Biz ilk günden beri kendi yatağında uyutuyoruz, 40 günden sonra kendi odasına aldık. Bir çocuk daha olursa ilk günden kendi odasında uyutmaya kararlıyız.

Ben önce park yatak alacagim. En fazla iki ayın sonunda da (kilik ağrısı vb olursa diye o da) ikea yatağa geçeceğim. (Gulliver bebek karyolasi 329 lira)
Bu benim icimden gecendi.benim ilk Eşimin ikinci çocuğu olacak. Fikrimi söyleyince kesinlikle katıldığını belirtti.

anne değilim ama olaya f/p yönünden cevap vermek istedim. önceleri zaten yanınızda yatacak o bakımdan kolayca sallayabileceğiniz ufak tefek ucuz yollu bir beşik alın(şu kenarları falan bez olanlardan).

sonra kendi odasına geçince oraya arkadaşın dediği gibi ikea beşiklerden alın. büyüyüp de aklı erince adamakıllı bir oda düzersiniz.

@cemiyetin unlu simasi: senin anne-baba olmadığını söylemesen de anlardık. sallanmaya alışan beybi sonra sallantılı olmayan karyolada uyuyacak, he mi?

kesinlikle ilk aylar park yatak, titreşimli olanları süper(evin içinde de taşınabiliyor rahatça) hatta sonrasında odasına geçirince de park yatakta devam. sonra da yer yatağı. yer yatağı montessori diye değil hem düşme riski yok hem kendi yatabilir kalkabilir. normal parmaklıklı bebek yatagı cocuga sinir yapabiliyor. kendini hapis hissettiğinden.

anne değilim ama çok yakın arkdaşımın tecrübesini paylaşacağım çocuğu ile hiç uyuma problemi yaşamadığı için. sepetimsi bir yatak oluyor (adını bilmiyorum ama süslü etekliği vs. olan) ilk 3 ay onu kullandığı yatağının yanında. sonra bebeğini bebek odasındaki bebek karyolasına yatırmaya başladı. zaten oda yanı hemen yan tarafında. bebek telsizi var. çocuk o zamandan beri uyku düzeni edindi. uyku saati gelince itirazsız yatağına gidiyor. min maliyet max rahatlık

Aslında "belirsiz" demek pek yanlış olmuyor. Çünkü teoriye göre o pozisyon/hız gerçekten de belirlenemez. Yani "ölçüm biçiminden dolayı kesin olarak bilemiyoruz" değil de "gerçekten belirlenemez olduğu için kesin olarak bilemiyoruz" şeklinde bir durum var.

Ayrıca aynı zamanda:

certain -> belirli
certainty -> belirlilik
uncertainty -> belirsizlik

anlamına da gelir bizzat kelime anlamı olarak.

ambiguity de kullanılıyor bolca, yani belirsizlik de denebilir. Belirsizlik sözcüğü nihilistik bir imkansızlığa işaret etmez. Bir şeyin belirsiz olması onun ölçülemeyeceği anlamına gelmez. 20.yy fiziğini de etkilemiş (fizikçiler ne diyor isim olarak bilmiyorum bu döneme) kavramlar (duree, historicism, genealogy vb.) üzerinden düşününce (ki belirsizliği ilk onlar sistemli bir düşünceye dönüştürmüşlerdir); bütün anlamlar belirsiz olsa bile cümle kurabiliyoruz. Yani belirslizlik sözcüğünün, tahmin ettiğiniz şekilde anlaşılmaması lazım. Bu kadar kızmaya gerek yok 'swh'.

Felsefe ve diğer sosyal bilimler bolca çekiyor bu 'kafadan sallama' eleştirilerini. Biraz empati 'swh'.

@long live: işte o öyle değil. "Çünkü teoriye göre o pozisyon/hız gerçekten de belirlenemez." cümlesi doğru değil. Eğer öyle biliyorsan, bir kaynak rica edeyim.

@protector: ya son günlerde o kadar sık görür oldum ki, canıma tak dedi ya. arkadaş, bi delta bu kadar mı zor anlaşılır? delta lan işte, bildiğin delta. hata payı manasındaki delta. sosyal bilim konusunu bilmiyorum, nasıl işlediği konusunda da hiç fikrim yok. o camiada nasıl etkiliyor?

Evladım gidin evinizin önünde oynayın

Wikipedia'da bile var bu dediğim: "the uncertainty principle actually states a fundamental property of quantum systems, and is not a statement about the observational success of current technology"

Yani kuantum sistemlerinin tanımı gereği belirsiz olmak zorunda. Gözlemcinin yöntemi ve gözlem teknolojisi ile alakalı değil.

Wikipedia'yı güvenilir bulmuyorsan, orada bu cümlenin referans verildiği videoyu da kopyalayayım:
www.youtube.com

@long live: Hata payının ölçümle ilgili olduğunu iddia etmiyorum ki, hata payı olduğunu iddia ediyorum. Dur ben buna bi daha bakayım, Dirac abiyle Feynman abi ne demiş.

Bahsedilmemeli, cunku cocuklari zehirlemek gunahtir.

Büyümüş yetişkine bile mantıkı bir şekilde izah edemeyeceğin bir şeyi 7 yaşındaki çocuğa ne diye anlatasın ki? Nereden geldik sorusu için de İçimizdeki Balık belgeselini izletebilirsin.

Biraz garip, zira aile özellikle bahsetmese bile etraftan, TV'den, senin gibi tanıdıklardan duyup öğrenmesi beklenirdi. Ama bu "kötü bir gariplik" değil bence. Aileye bağlı...

İkinci soru saçma: "Nereden geldik?" mi? Bir çocuk bunu sorgulayacak kadar derin düşünemez. Düşünürse zaten kavrayabileceği için evrimden bahsedilebilir ona. Ama bunun da ötesinde, bunu soran çocuğun nesi olduğuna göre değişir. Ailesi özellikle anlatmamışsa üçüncü şahıslara bu konuda bir sorumluluk düşmez.

Ben de o civarlarda öğrendim. Hatta bir arkadaşımdan öğrenip sallamamıştım ilk, sonra arkadaşım Allah'tan korkmam gerektiğini söyledi. Peşinden, kıyametten ve bilmediğim için yanacağım cehennemden bahsedince korkudan ağlaya ağlaya eve gelmiştim. Eve geldiğimde annem onu Allah Baba'ya çevirince, kafamda Nubar Terziyan gibi bir kişi oluşturunca ve "İyileri sever, dedikleri kötü kalpliler, hırsızlar, vb. için var" deyince biraz rahatladım ama gece kıyamet kopacak diye pikenin altına saklanıp uyuyamadım. O akşam zaten babam küplere binmişti "Bu kızı nasıl böyle korkuturlar" diye. Ben de birkaç gece kıyamet kopmayınca rahat uyudum. Travmatik olmuştu bende de. İlk dua ise 9 yaşındaydı, onu net hatırlıyorum. Aslında dua değildi, Din dersinde Kelime-i Şahadet'ten sözlü olmuştuk. Sonrasında ise şuna benzer durumlar oldu: eksisozluk.com


Çocuk kısmını bu konulardan çok uzak olduğum için yaş kapsamında bilemiyorum ama ilk önce "Bir kadın ile bir erkek birbirini çok sevdiğinde çocuk yapmak isterler" kısmından başlayıp, sonradan inançlardan bahsedilebilir.

evet garip, genelde o yaşlarda çocuğa bahsedilmiş olur öyle şeylerden. çocuğun tanrı inancının olmaması zaten tanrı inancının doğamızda olmadığını kanıtlayan bi şey. çocuğa ne öğretirsen ona inanacak zaten.

Allahın anlatılmaması garip değil, kelimeyi hiç duymaması garip. Sonuçta türkçede 'hay allah, aman allahım, allahım ya' gibi kalıpları gün içinde dil alışkanlığından kullanıyoruz, bir yerlerde duymuş olabilirdi.

Ben kendi çocuğuma bizi tanrı yarattı şeklinde anlatacağımı sanmıyorum zira soyut/ somut kavramı 7-8 yaşında tam olarak oturuyor, çocuğa anlayamayacagi bir şeyi anlatmak doğru gelmiyor. Kaldı ki ben bile tanrının bizim inandığımız şekilde yaratıcı olduğundan şüpheliyken, din olgusuna komple inanmazken çocuğuma niye anlatayım? Daha bilimsel, o yaşta çocuğun anlayacağı şekilde anlatırım.

bana garip geldi.

ortama uyum sağlamak diye bi şey var. tamam ateist olarak yetiştirmek istwsen bile bunları çocuğa anlatman lazım bence bu çocuğa pc ya da oyun konsolu almak gibi bi şey. yarın öbürgün ortamlarda arkadaşları bi şeylerden bahsedince mal mal bakmasın. sosyaşleşsin biraz. şimdi sen değilde mahallede arkadaşlarının yanında olsa herkes muhtemelen salak diye düşünecektir. çünkü allah olgusunu tam olmasa da herkes bilir genelde. yani en azından allah deyince mal mal bakmazlar. illa dua ezberleme filan da değil olay. genel kültür gibi düşün.

yani ben de garipsedim.

Bence garip. O yaşlarda tanrının neden olmadığını gayet açık seçik anlatabilen çocuklar var. Allah dediğin gibi lafı ağzına tıkabilirdi.

Bir de diğer taraftan bakın olm.

mükemmel bir dünyada garip değil, fakat o çocuk 12 yaşına geldiğinde etrafındaki allahtan haberdar olan çocuklar 'lan sen dalda mı yetiştin seni gerizekalı steril çocuk, sen nasıl allahı bilmezsin yağmuru kim yağdırıyo it' diye sorular sorup, muhtemelen tartaklayıp travmatize edeceği için gerçekten riskli bir hamle.

dünyanın belki %80i gerçekten aptal insanlardan oluşuyor ve bu durum yüzyıllardır böyle, bilmiyorum farkeden oldu mu bunu.

oysa ki 7 yaş tam başörtüsü yaşı, aman evladım şeytan osurur, geceleri uyumadan önce ağlayarak kavrayamadığın ama sana gerçekten kızgın olan ve seni iliklerine kadar yargılayan o 'şey'e dua edelim ki kuzenine yan gözle bakmayasın.

şeytan dürter, yapma.

dua etmemesi, allah korkusu olmaması konusu sıkıntılı değil. hatta "nereden geldik, bizim olayımız ne?" dendiğinde de "geçiştirme" olayının alternatifi, "bir tanrı var, ol dedi olduk" demek değil. belli ki sen koyu dindar olmasan da bir inanansın. o yüzden alternatif bulamamışsın.

tabii en mantıklısı çocuğun kafasını böyle şeylerle bulandırmamak olsa da, dışarıdaki bu baskı ve yönlendirmeyle değil evde tanrı gibi kavramları öğrenmesi daha iyi olur. tabii dışarıdaki çocuklar ya da büyükler tarafından "allah seni hep izliyor. seni yakacak" falan diye korkutularak etkilenmesi ve psikolojisinin bozulmasını istemiyorsan.

o değil de Common of Demons, paradoksu ile beyin yakmış. :D

ya çocuk yine iyi ki bilmiyomuş, ben ilkokuldayken allah mallah bi mevzu olduğunda batıl inanç diyip geçmiştim. çünkü benim öğrendiğim batıl inanç kavramına tam olarak uyuyordu. sonra önce sınıfta kavgamsı bi durum sonra öğretmene şikayet sonucu suçlu duruma düşüp allahın süper olduğunu kabullenmek zorunda bırakılmıştım :D

@nawar inanmıyorum tanrıya. ama haklısın 3. seçeneği eklemedigim için inaniyormusum gibi görünüyor :)

7 yasinda cocugu ancak ceza-odul amaciyla dinle tanistirabilirsin. cocuk oturup allaha ibadet etmez. kimse kusura bakmasin.

oturup bir adam cikip ben peygamberim hepinizden ustunum dedi diye baslayan masallar anlatacagina hic anlatma daha iyi. buyuyunce kendi ogrenir.

ateistlik de öğrenilen bir şey. aman çocuğumu etkilemiyim hiçbir şey konuşmayayım tarzı liberal tavır tam bir felaket.

ateizm pedagojiniz evrim var allah yok şeklindeyse bir şey elde edemezsiniz.

kaldı ki bir ateist neden çocuğunun ateist olmasını ister. hani çocuğunun fanatik dini düşüncelere aldanmasını önlemek istemesini anlıyorum ama laik bir pedagoji dini bireysel inanç çerçevesinde görür. çocuğa evrim falan gibi bilimcilik yüklü kişiye hiç bir faydası olmayacak saçmalıkları öğretmek yerine (din doğru ya da yanlış) insanın hayattaki amacı iyi olmaktır. ahlak diye bir şey vardır. yalan kötüdür, şudur budur tarzı bir duygu verilip allah da bizden bunu bekler demek daha sağlam bir "ateist" tavırdır.

evrim denen sacmaligi cocuklara anlatmamaliymisiz. hahaha zaten tum ateistler 3 yasindan itibaren darwinizm asiliyor cocuklara.

dogumundan itibaren kotu bi sey yaparsan yanacaksin'i cocuklarin beynine yerlestirip her turlu yaraticiligi engelleyen, asil din denen sacmaligi korpecik beyinlere sokmaya calisan sizin gibi tipler yuzunden insanlar hayatlarini yasayamiyor bile.

ben bir ateistim. cocugumun ne ateist olmasini isterim ne musluman. beni ilgilendirmez, ne olursa olur. ama sen bir musluman olarak bunu diyemiyorsun. o yuzden seni sahneden bi alalim once.

@antepaunovic: "kaldı ki bir ateist neden çocuğunun ateist olmasını ister."

abi kusura bakma da, sanane bundan? hani herkes çocuğunu istediği gibi yetiştirmekte özgürdü? belki adam militan ateist, çocuklarının da ateist olmasını istiyor.

@eksi sozluk e bir daha geldim bana kalırsa herkes çocuğunu istediği gibi yetiştirmekte özgür fakat din öğretimini zehirlemek olarak gören kişi tutarlılık adına çocuğuna hiç bir dogma dayatmamalı.

@bohr atom modeli yahu tabii ki evrim saçmalık değil. bilim. fakat çocuğa bilim anlatmak saçma bir pedagoji. bilim dinin yedeği alternatifi falan değil. din eğitimi istenmiyorsa seküler ahlak, vicdanlı olmak, iyi birey olmak falan gibi şeyler öğretilir.

bu arada bana doğumumdan beri kimse yanacaksın, allah seni yakacak, mahvedecek falan gibi şeyler de demedi. nasıl yerlerde büyüyorsunuz anlamıyorum ki

@antepaunovic; güzel de ona göre dogma değil ki. adam çocuğu dogmasız büyüsün değil, ateist olsun istiyor olabilir sadece pekala.

@antecigim, tabii ki cocuga evrim mekanizmasini anlatacak degil kimse. basitce nasil olustugu yasina gore anlatilabilir.

ayrica, sen nasil bir ortamda yetistin asil? turkiye'nin abartmiyorum %80'i, anadolunun belki %100'u budur. boyle bir ortam gormemissen -benim gibi- sansli hissetmelisin.

enpara var, daha gecen gun 1000 tl cektim, ustune bi 2500 daha veriyim istersen dedi. 8 ay vade ile cekmistim.

en para reddediyor, 1500 küsür kredi notum olmasına rağmen.

denizbank ı dene. kredi karti varsa taksitli nakit avans cek.

ben kredi cektigimde 1600 kusurdu kredi notum, simdi kredi falan girince icine 1400lerdeyim. 1600 ile sorun yasamamistim.

Vardır elbet ama el sikiyle gerdeğe girilmez, borç yiyen kesesinden yer, taşıma suyla değirmen dönmez,...o krediyi çektiğine 12 ay pişman olursun demedi deme :)

soruna cvp değil ama ekşi +1 diyorum, üzgünüm.

çocuğu ile hiç ilgilenmeyen tiplerden çok daha başarılı buluyorum.

Sıfır birikimli; yüksek özgüven, ego sahibi barzolar da bunların eseri...
Çevremde çocuğunu övmeyen çok az kişi var. Konuyla alakası olmadığı halde bir bakıyorsun muhabettin arasına "Benim çocuk 3 yaşında ama yaşıtlarından farklı, diferansiyel denklem çözüyor.", "Efe 1 yaşında ama okumayı söktü, acayip zeki bir çocuk.", "Kızım yedi yaşında yeni gezegen keşfetti." gibi laflar sokuyorlar. Bir gün dayanamayıp birini ayar delisi yapacam o olacak.
2.bp.blogspot.com

hepsi aptal

çocuğu veren, o çocuğu onlardan alır. akıllar başa gelir.

Şu hayatta yapabildikleri tek şeyin o çocuk olduğunu düşünüyorum ki bence onu da iyi yapamıyorlar. Görünce gırtlaklamak istediğim çok alpcan, berilsu var.

uçlarda yaşayan iki tip ebeveyn tipi var, biri çocuğuyla hiç ilgilenmiyor, diğeri de aşırı rekabetten kafayı yiyor, çocuk yarış atına dönüyor. (çocuğumun IQ'su 500 çıktı, çocuğum çok zeki, bizim çocuk üstün zekalı çıktı, vb).

birinci tip komple hayvan tamam da, ikincisi de iyi değil. ben bunu mail yollarken aşağıya "bilmemnere mezunu yük. müh.. ddh. dhdhf. dhfh. bilmemkim bilmemney" diye yazanlara benzetiyorum. hayatta tek övünebileceğin şey bu mu lan, bu mu?

bunun arasının olması lazım. ilk çocuk cahil olurken ikincisi bencil oluyor, ikisi de kötü bence. cahil adamın hem kendine hem başkasına, bencilin de kendi hariç herkese zarar verme ihtimali var.

Ebeveyn cocugunu asiri derecede sever, normali budur. Binlerce yil once de boyleydi. Boyle de olmali.

Hadi tapanlardan olmayalim diye hic ilgilenmeyelim...

Anneniz boyleydi ister kabullebin ister kabul etmeyin. Asiri simartildiniz..

çocuğuna yaptığı kötülük için üzülüyorum.

bir ailenin çocuğunu çok sevmesi ile çok şımartması arasındaki ince çizgiyi bilmesi gerekir. çünkü çocukken hoş karşılanan şımarıklık ilerki yaşlarında saygısızlığa dönüşecek ve bu da hiç hoş karşılanmayacak.

Aman ha sakın laf etmeyin öylelerine. Sizin kıskandığınızı falan zannederler ahahsdfshsg Çağımız gösteriş çağı.

bana yansıtmadıkları sürece sorun yok. bana yansıtmalarından kastım "çocuğum şöyle zeki, böyle zeki, muhteşem" filan demesinler çocuktan da onlardan da soğurum. zaten öyle diyenlerin çocukları da şımarık olur. çoluklu çocuklu tüm arkadaşlarımı listelerimden sildim, dk başı fotoğraf paylaşıyorlar. spamlediler her yeri.

Ben de ozguvenli çocuk adi altinda şımarık veletler yetistirmelerinden cok rahatsiz oluyorum. cocuklarini oncelikle disiplin oz denetim konusunda guclendirseler ozguven de buna paralel gelisecek zaten.
Yani etrafi dagitan cevreye saygisiz belli noktalarda durmasi gerektigini ogrenmemis bir suru simarik sozde ozgur cocuk dolu ortalik.benim cocuguma kimse bir sey diyemez mantigiyla bakan bu ebeveynlere gercekten cok kiziyorum.
Cocugunu sevmek ayri bi sey isterse tapsin ama bu sekilde degil.

çok kötü, bi bk bildikleri yok çocuk yetiştirmek hakkında. bana yansıtmasalar da çocuğuma yansır diye düşünüyorum ben öyle davranmadığım için, ilerde anlar ancak.

çocuğum olmadığı için net bişey diyemiyorum ama dışarıdan malca görünüyor umarım öyle olmam

ebeveynler hakkında bir şey düşünmek istemiyorum da çocuklar için üzülüyorum. fiziksel ve duygusal olarak çocuğu ihmal etmek ne kadar zarar veriyorsa, iyi şeylerin aşırı verilmesi, çocuğa tapmak filan da o kadar zarar veriyor.

@sour
Binlerce yil onceki her sey ile iliskilendirmemize gerek yok. Zaten "cocuga tapmak" cok genis bir tabir, nasil tapmak? Cocuga tapmak 13 yasinda cocuga surat teknesi almak ise aptallik bence de.

onlar yüzünden büyük-küçük ayrımı bilmeyen, ilgi odağı olmadığında yetişkinlerin lafını bölmekten çekinmeyen yaratıklar çıkıyor ortaya, kuzenimden biliyorum.

bu konuda biraz acımasız dusunuyorum ben. bana göre bu, cocuk üzerinden kendini konumlandirmaktir.
''bakın ben yaptım, benim gibi bir insandan baskası beklenemezdi zaten. süper bişiy yaptim ben. benim genlerimi taşıyor''
gibi :)

Gördüğüm zaman inanılmaz sıkıntı basıyor, gösterilen her resim-fotoğraf-videoyu "Ay tatlım ne şekerrrr ne akıllııı ebet ebet" tepkileriyle karşılamakta inanılmaz güçlük çekiyorum. Hafiften tiksindiriyor beni böyle aileler.
Bir yandan da deli gibi korkuyorum, henüz çocuğum yok, acaba hormonlar falan insanın akli dengesini mi karıştırıyor? Çocuğun oldu mu bu moda mı geçiyorsun otomatikman? Allah'ım inşallah öyle değildir, sübhaneke dinimiz amin.

(bkz: süper dadı)

fazlaca gördük bu programdaki minik prens ve prensesleri.

çok biliyosunuz.

Şurada yazıp bu tiplere giydirenlerin aynen o eleştirdiği anne baba tipinde olacağını düşünüyorum. Hatta daha da beteri olacaklar bence.

Tapmaktan kasıt çok sevmekse, o insanlara saygı duyuyorum.

Tapmaktan kasıt "benim çocuğum süper" tavrı ise, gülüp geçiyorum.

Tapmaktan kasıt çocuğunun kölesi olmak, ipleri çocuğun eline bırakmak ve her isteğini yerine getirmek ise, çok üzülüyorum lan. O çocuklara o kadar yazık ki.

23 nisanda niye benim çocuğum arkada duruyo diye kavga çıkarırlar. fotoğraf çekmek için birbiri ile boğuşurlar. nefreti duyuyorum.

boş teneke çok ses çıkarır diyorum. çocuklarından başka başarıları yok. ayrıca bu ailelelerin çocuklarıyla çok ilgilendiklerini de düşünmüyorum. sadece BENİM ÇOCUĞUM blabbla demeyi ilgilenmek sanıyorlar. birisi çocuğundan başarılıysa kendini mağlup hissediyor mesela

Çocuğu sosyal kalkan olarak kullanıyor özellikle yeni nesil anneler.

@eksi sozluk e bir daha geldim'e katılıyorum. Sevmek ayrı, totemleştirmek ayrı. Herkes için söylenmez tabii ama en katı karşıtlarından biri iki yıl önce çocuğu altı aylıkken sabahın köründe "Bugün de altımıza sıçamadık" diyerek hem bebeğinden birinci çoğul şahıs olarak söz etmesinden hem de (belki haklı olarak) basit şeylerden panik halinden dolayı üzülmüştüm. Çocuğu hakkında "Yapamadık, ettik" tarzı konuşan bir kadın için bireyselliğini kaybettiği için üzülürüm. Böyle bir planım yok, istemiyorum da, anaç değilim ama öyle bir gün gelirse, ödüm kopuyor sevgilimi/kocamı sıfıra indirip tüm sevgimi çocuğa vermekten, çocuğa aşık gibi davranmaktan, kocanın aşkını çocuğa yönlendirmekten ama korka korka o hale girebilirim de, belki hormonların yönettiği bir süreçtir, her şey o haliyle daha mantıklı görünüyordur. Belki şu an düşünemiyorumdur.

Bir de belki bu da bir nevi mahalle baskısıdır. Düşün ki arkadaşlarınla oturuyorsun, hepsi çoluk çocuk sahibi. Sen de artık çoluklu ve çocuklu insanlarla görüşüyorsun. Biri çıkıyor "Benimki iki yaşında takla atmayı öğrendi, çok büyük sporcu olacak" diyor. Diğeri çıkıp "Benimki de o kadarken, dünya haritasında ülkelerin yerini ezberledi" deyiveriyor. Sonra ikisi de senin düz çocuğuna ve sana acıyarak bakıyor olabilirler. Bir şeyi kırk kere söylersen olurmuş, kırk kere söylersen inanılır da. İlk başta bilirsin onların abarttığını, sonrasında "Herkes abartıyor olamaz" deyip kendi "normal" çocuğunda bir özellik aramaya başlayabilirsin. O da bir o sosyal ortamda hayatta kalma adaptasyonu olabilir. Herkes çocuğu hakkında bir şey söylerken, seninki aptal olamaz ya! Gavurların "mom's guilt" dediği bir kavram var. Örneğin, işe giderken "Ben ne biçim anneyim, çocuklarımı evdeki bir yabancıya bıraktım, buralara geldim" ya da kırk yılın başı kocasıyla başbaşa bir yere gidip "Çocuğumu kendi zevkim için nasıl bırakırım" gibi mantıklı düşündüğünde gereksiz görünen şeyleri suçluluk olarak yüklenebiliyorlar. Belki, çevrendekilerin çocuğu bu kadar özelken insan içinden "Herkesin çocuğu böyleyken, ben nasıl kötü bir ebeveynim ki, çocuğumun içindeki özelliği diğerleri gibi nasıl çıkaramadım" diye düşündüklerinde suçluluk duyuyor olabilirler ve karşı bir savunma mekanizması da olabilir o sürüye katılmak.

Sonuçta üzücü çocuğa insanüstüymüş gibi davranıp onun sırtına yük yüklemek ama çok kişi yaptığına göre bir kaynağı ve bir nedeni olsa gerek.

iade almak zorundalar. tbk 227'de ayıptan sorumlulukta 4 seçimlik hak öngörülmüş: sözleşmeden dönme, indirim isteme, onarım isteme ve ayıpsızıyla değiştirme. tüketicinin korunması hakkında kanun'da da aynıları var. bu ayıbı bilseydiniz sözleşmeyi yapmayacaktınız o yüzden sözleşmeden dönebilirsiniz. laptop'ın fiyatını bilmiyorum da tüketici hakem heyeti ya da tüketici mahkemesine gidebilirsiniz fiyata göre. ayrıca asliye hukuk mahkemesinde dava açabilirsiniz ama daha uzun sürer. sanırım 3300 lirayı geçmiyorsa doğrudan tüketici mahkemesine gidemiyorsunuz.

neyse her türlü o laptop'ı almak zorunda değilsiniz. yok seride sıkıntı varmış falan diyerek geçiştiremez şerefsizler. sıkıntı varsa sözleşmeden önce bildirmeleri gerekiyordu.

çok sağ ol. yani bu durumda adamlar ürünü değiştireceğiz deseler de ben sözleşmeden vazgeçip iade yapabilirim değil mi?

ayıplı mal +1
tüketici hakem heyetine gidin, gerekli yolu gösterirler.

evet. çünkü çok önemli bir şey laptop'ta wireless. yine aynı maddede satıcıyı koruyan bir hüküm var, "Alıcının, sözleşmeden dönme hakkını kullanması halinde, durum bunu haklı göstermiyorsa hakim, satılanın onarılmasına veya satış bedelinin indirilmesine karar verilebilir." şimdi bu maddenin bir borçlar özel kitabından yorumunu aktaracağım önemli olan kısım bu:

"...Buna karsılık, ayıbın, alıcının bunu bilmesi halinde mevcut şartlara göre sözleşme yapmayacağı derecede önemli olması; satılanın alıcı için kullanılamaz veya esaslı vasıflardan yoksun olması veyahut satıcının ağır kusurlu veya hileli davranısta bulunması hallerinde, hakim, dönme yerine semenin tenziline (bedelin indirilmesine) karar veremez."

yani dönme hakkını kullanmakta sonuna kadar haklısınız.

çok sağ olun yarına artık uğraşıp duracağız bununla. o kısmı buldum netten çıktısını aldım eğer ki yarın yine değiştirmiyoruz derlerse anlatırım yok hala cinslik yaparlarsa giderim artık gerekli yere şikayete.

tüketicinin korunması hakkında kanun'un 11. maddesiydi sanırım nerdeyse aynı hükümleri öngörmüş o da, onu götürürseniz daha etkili olabilir. dava açıp faiziyle alırım vermezseniz deyin. ayrıca hediye çeki falan kabul etmeyin bence, para iadesi isteyin ve oradan almayın yeni laptop'ı.

ifşa edin.

bizim muhasebeci de arayıp aynı bilgileri istedi sorun yok için rahat olsun.

babama sordum sıkıntı yok dedi. muhasebeci o da. senin muhasebecin de zaten "güvenmiyorsan iptal ediyorum kendin yap" demiş, sıkıntı yoktur yani.

benden de istedi bende verdim..

benden de istedi anamı karıştırma oç dedim ağız burun girdim pezevenke. gidip özür dileyim bari.

E-tebligat zorunluluğu geldi. Adınıza kayıt yapacaktır. Orada lazım.

Yoksa muhasebeci ne yapsın sizin bilgilerinizi?

Kötü niyetli bir muhasebeci her tür bilginizi edinebilecek tanıdık ağına sahip, kötü niyetle kullanacak olsa sizden istemez.

Mükellefler uğraşmasın diye mükellef adına e-tebligat aktivasyonunu biz yapıyoruz. Yakının TC kimlik numarası ve anne kızlık soyadı da istenen bilgiler arasında kaldı ki hepsinin ben de e-devlet şifrelerine kadar bilgileri vardır. Biz uğraşamıyoruz şu işlemleri yerime sen yapsrsın diye veriyorlar.

Zaten aralık sonuna kadar yapılmazsa aklımda yanlış kalmadıysa 1.300 TL cezası var.

peki bu e-tebligat başvurusunu ben internet vergi dairesi üzerinden yapamıyor muyum? az önce girdim internet vergi dairesine, orada e-tebligat başvurusu var, ama sadece cep telefonu ve e-posta adreslerini istiyor başvuru formunda.

www.youtube.com

İnternet kullanıcı şifresi olmayanlar için giriş ve aktivasyon buradan yapılabiliyor.

intvrg.gib.gov.tr

Burada istenen bilgiler mevcut zaten. Siz de yapabilirsiniz tabi ki ancak muhasebeciniz siz uğraşmayın diye kendi yapmak istemiş.

Filtre kahve hastası biri olarak iyi mide varmış adamda/kadında derim. Sade ve şekersiz filtre kahve içtim birkaç kere midem delinecek sandım.

ben mesela buyum. çok iyi bilmem ama kendimi.

kendim gibi bilirim.

(bkz: aaa bu benim lan)

onlardan biriyim. bence kötü biri değilim.

kendimdir. severim

Ben de kendim gibi bilirim diyecektim ki denilmiş. Tatlı ve içimi yumuşak şeyleri sevmiyor olabilir diye düşünürüm. Ağzının tadını biliyor derim.

digerlerinin okunusunu bilmiyor derim.

Sevgilim.

uyanmak için tercih ediyorum şahsen

buyrun benim?

Blonde Roast yoksa kul icmektedir. Medium'a, hele ki dark roast'a hic bulasmiyorum.

@duyulmasi gerektigi kadar,
filtre kahveye espresso shot mı attırıyorsun, nasıl oluyor o :)

duyuruyu starbucks'da filtre kahve yudumlarken gördüm :) favorim.

sade filtre kahveye bayılırım. kahvenin her haline bayılırım hatta. ama starbucks'taki iğrenç oluyor. genel olarak beğenmiyorum starbucks kahvelerini.

ekstra shot'i ya da double shot'i sade filtre kahveyle bagdastiran cinslerini kahveden anlamiyor diye bilirim.

İyi biriyim bence ben

Orta kavruk, sade kahve içiyorum 4c 8tl. Pahalı ama lezzetli. Yeni çektikleri için evdekinden güzel oluyor. Tatlı içen insanları anlamıyorum.

ben de aynı soruyu geçenlerde kendime sordum. iki grup olduğunu düşünüyorum;

1-filtre kahve alışkanlığı olan, yurtdışında yaşamış beyazyakalılar.
2-Kahve ismi söylemede veya starbucks menusunu anlamada sıkıntı çekip, söylesem de kurtulsam diyenler.

İyi bilirim. Kitap ve cuğarayla bayağı iyi gidiyor meret. Hele bir de arka fonda farid farjad varsa. Canım çekti bak şimdi.

Kahvecide kahve içenleri mantıklı biliriz.

iyi bilirim. biri de benim. sade günün kahvesi içtiğim oluyor. sade filtre kahveyi zaten hemen hemen her gün evde kendim yaptığım, içtiğim için starbucks'a gidince abidik gubidik, kahveden bozma içecekleri tercih ediyorum.

Çirkefdirler. Filtreci baba türbesine takılırlar.

demek ki seviyor derim ne diyeyim.
sevmeyen biri mümkün değil içemez.
ne olursa olsun hem de.
şimdi çay içiyoruz diye şey mi olduk aaaaaaaaaaaaa

Yes ulan.

yes be annem

çıkmazsa üzülürsün sonra.

çıkmazsa yes diyenlere küfredicem ama.

çıkarsa yes diyenlere para dağıtmayacaksan çıkmayınca da sövme

Et nolcak canin sagolsun 7 sulaleme sov istersen. Bi daha yes!

Aldım ulan! hahayt triryonnar benim artık!

YES AL

baylaşmam hepi benim

sonucu paylas +1

sonucu da paylasmıcam ki ne kadarbencil oldugum anlasılsın.

Ya gorursunuz zaten miaminin nesi meshurdur ne yenir sorularını herhangi pozitif bir durumda.

alma hayallerine yazık.

Yapmasaydın onu

yes

Bilet numaralarını yazacak ve 2 büyük ikramiyeden birisi çıkarsa buraya yazan ilk 50 kişiye 1000'er lira yollayacaksan. YES

tutma ihtimali en düşük şey bilet. no, keyiflik al, gerisi üzer

Yaklasik 200 liralik bir eylem. 200 lira harcamak keyfinize degiyorsa alin.

Or

geçen yılbaşında bizimkilere bir yerden 100-150 bilet geldi. hiçbirine de birşey çıkmadı

nö. o parayla hayır işi yap.

no lan manyak mısın

nonono

No diyecektik de geç kaldık geçmiş olsun artık babayı bulmazsın umarım

Mart sonu, nisan başı.

havalar böyle giderken her an hamile kalabilirler.

ev kedileri neredeyse sürekli kızgınlık yaşıyor. havalar da sıcak. sokak kedileri bile çiftleşiyor hala. kedilerinizi bir an önce kısırlaştırsanız iyi olur yoksa min 4+4 yavrunuz olabilir.

Baktır, temizse 2. eli yapıştır. Belli ki beğenmişsin.

Sahibinden'de fiyatlar biraz daha şişirilmiş olarak konur. Sonuna kadar zorlayın daha düşük fiyata alma imkanlarını.

o astranın kasası değişecek ya değmez sıfır almaya.

orta halli fiyat bakılacaksa "samsung 850 evo" fena durmuyor, bu dönemlerde benim de aklımdan geçiyor.

Peki 350 lira fiyat iyi midir bu arkadaş için? Yapıştırayım mı?

Amazon'dan alırsan 250 TL'ye geliyor. Kargo dahil. Vergi yok.

amazondan samsung 850 evo ssd aldım. 250 gb.
şuanda onu kullanıyorum.
memnunum. zaten oyun bilgisayarı. oyun yüklüyorum.
witcher 3, 30 gb.
cs go 10 gb.
bitirince de siliyorum oyunları vs.

@güneyli çocuk:
direk türkiye adresi mi verdiniz yoksa başka adres miydi?

direk yuriçi kargo idi sanırım kapıma teslim etti istanbula.
4-5 gün önce. belki şimdi bi sorun çıktıysa bilemem ama @bilmemnehaldeyim'in dediği gibi..

amazondan gönderide sorun çıkmaması için "Dispatched from and sold by Amazon" yazması lazım. şu gibi www.amazon.co.uk

peki şimdi hangi ülkeden ve hangi linkten alırsak gelir? :)

ben şimdi ssd alsam linktekini alırdım. uzun ömürlü olur. şu alet geçenlerde 62 dolara kadar indi. biraz takip edin. inerse yapıştırın. (stoklarda olmadığı için alsanız da gelmez şimdi)

smile.amazon.com

normal türkiye sitelerinde alışveriş yapmak gibi. adres ve isimde türkçe karakter kullanmayın. 80 doları geçmesin aldığınızda başka bir şeye gerek yok.

ben alırken samsungun evo modeli ile sandisk'in pro modeli arasında kalmıştım. biraz araştırınca uzun süreli kullanımda sandiskin performasında samsungun aksine pek değişme olmadığını görünce sandiski aldım. şuan fiyatı kliksada 360 tl, 10 yıl garantisi var.

www.kliksa.com

Hayır değilim. Nedeni de belli degil

Mutluyum evet.
Yatmadan once biraz vakit oldureyim dedim.

değilim, cevabı için çokça şey söylemem gerekir, susuyorum o yüzden.

2 gündür 1 dakika ders çalışmadım vicdanım da çok rahatsız ama nette boşa vakit öldürüyorum.

Çok mutluyum, hayatımda her şey yolunda ve mükemmel gidiyor sonunda

cuma günü de evde takılıyorum çünkü yeni aldığım led candle'lar karşısında, tv açıkken kedi ile birlikte pineklemek muhteşem

Değilim.
Metrobuste eve gidiyorum vakit geçsin diye nete girdim.

mutluyum. bebeği uyuttum, sahlep içiyorum.

mutsuzum. hayatımda yolunda gitmeyen şeyler var. cuma nette her zaman yaptığım gibi boş boş takılıyorum.

Mutsuzum. Kendimle ilgili cozemedigim sorunlar var.
Bugun ders calismam lazimdi ama calismadim. Yarin disari cikip kafa dagitcam.

Mutsuzum. Hizla kilo aliyorum aynaya kustum.

mutsuzum. benim yapımla hayatın gerekleri tutmuyor, tutmayacak.

hayır amına koyim.

@duyulmasi gerektigi kadar

ben de mutsuzum. işler çok, hayat zor. uğraşıyoruz :)

iyi bir işim, mutlu bir evliliğim ve dünyalar güzeli bir kızım var. niye mutlu olmayayım ki?

eşim ve kızım anneannesinin yanındayken ben de elimde biram müzik dinliyip sağa sola vuruyorum kendimi nette. bir yandan da malaga - cska maçını izliyorum.

mutsuzum. tek bir nedeni var. yalnızlık... sevgili olarak yalnızlıktan bile bahsetmiyorum. arkadaşsızlık :(

değilim.
işimi sevmiyorum.

hayır ,onu özlüyorum

Mutluyum aslında, daha da mutlu olabilirdim ama hatun sallamadı.Sizin kafayı şişirdim 2 hafta zaten gönül işleriyle :P ^^ :(

kimse. bu meselede herkes taraf. hem de sert bir biçimde.

gerçekleri tarafsız insanlardan öğrenmenin tek yolu var; olaylar sona erdikten sonra olayların içindeki insanlarla konuşmak.

bulursanız oralardan gelen sıradan insanlar, anlatacaklardır tane tane.

Dünyada ilk olan bir olay değil. O sebeple ne olduğunu anlamamız imkansız gibi bir ruh haline bürünmememiz lazım. Ne olduğunu anlamak ve tartışabilmek için, etik bir soruşturmadan 1-2 dakikalığına çıkmamız gerekiyor. Yani 'iyi' ve 'kötü'ye denk düşen bir şekilde düşünmemek lazım. Sadece kısa bir süreliğine 'olan üzerine' yorum yapmak lazım (biraz sonra, yeniden, boş boş konuşmam ve laf ebeliğim üzerine bir sürü hakaret mesajı alacağım ama elimden geldiğince düşünmeye değer verenlere düşünsel eksenler olduğunu hatırlatmak için 'boş boş konuşmam' lazım).

Pkk stratejisini değiştirip kırsalda değil kent içinde çatışma peşinde koşuyor. Bunun askeri olarak ne anlama geldiğini hiç bilmiyorum. Ama politik açıdan, Batı kamuoyunda kendini meşrulaştırmaya yarayacağına inanıyor. Çünkü kent içinde kim terörist kim sivil ayrımı çok muğlak ve belirsiz. Bir taraftan en küçük eleştiri, tepki ve gösteriler; yaşam hakkına son verilmesi suretiyle bastırılıp, ilgililer terörist olarak gösterilebilir. Buna ilişkin ihtimaler Batı medyalarında (özellikle alternatif medyada) çok fazla yayınlanıyor. Bence pkk, bunu gösterip Türkiye üzerinde uluslararası yaptırımlar peşinde koşuyor. Bu yüzden sivillerin oraları terk etmesine izin vermiyor gibi. Öte yandan, muğlaklıktan yararlanarak bir teröristin de sivil gibi gösterilebileceğini kabul ediyorum. Ancak bu iki durumun ağırlıkları farklı olabilir. Farklı tarihlerdeki benzer olaylardan yola çıkarak yapıyorum bu yorumu (batı kamuoyu da doğal olarak o şekilde yapacak. Kürt direnişi, Türkiye'nin bölünmez bütünlüğü vb. gibi kavramlar onlara bir şey ifade etmiyor tabii ki).

Sonuç olarak hiçbir etik (doğru/yanlış ya da iyi/kötü) yorum yapmadan bunları söyleyebilirim.

Neden sehre indiler bilmem ama sinek gibi avlaniyorlar sehir icinde teker teker. Yani pek ise yarar bir hamle degil gibi sehre inmek.

Bir de sokaga cikmaya yasagi olan yerde "siviller vuruldu" diye bir sey olmaz. Catisma sirasinda seken kursun camdan iceri girer, yanlislikla evinde oturani vurur anlarim. Onun disinda zaten disarida olmaman gerekir sokaga cikma yasagi varsa. Ve bir sehri teroristler doldurduysa siviller haybeye olmesin diye sokaga cikma yasagi ilan edersin cildirmis falan degilsen.

Tarafsiz haber kanali diye bir sey yok. Bir tarafli medya var bir de asiri komik durumua dusecek kadar tarafli medya var sadece.
Bilinen bir sey varsa o da soz konusu sehirlere eli silahli teroristlerin indigi ve amaclarinin baklavasina mac yapmak olmadigi.

havlu da kullanılabilir. Sadece yastık evde kullanmak için çok uygun değil.

birincisi ucuz, ikincisi de evinde o eşyayı gördüğünde mutlu olabilir insanlar. niye manyak olması lazım? evindeki her şey gerekli mi? ya da birisinin süs eşyası aldığını gördüğünde de manyak muamelesi yapıyor musun?

gittim baktim, kupa kalmamisti, sapkasi da havlusu da cantasi da super dandik, kotu sapkanin uzerine kotu bi baskiyla star wars yazmislar. dandik olsa alacagim hadi, ama super dandik, anlatamiyorum, o derece.

bi nit defteri aldim ciktim iste :)

Abi sana yanlış olmazsa biz havlu falan kullanıyoruz hep.

kullanma demiyorum gene kullan ama kaliteli olsun az.

ya plaj havlusu olacak o, kaliteli olsa ne, kalitesiz olsa ne. turuncu renk üzerinde "space rezerved" yazan, ya da kocaman bir dümen olan havludansa, orijinal star wars havlusu daha iyidir diye şeyettim.

niye manyak olduk lan şimdi durduk yere? kupa vardı, biz mi içtik?

siyah havlu çok karizmatik belki alırım diye gittim, kalitesini beğenmediğimden almadım.
yastık falan da güzel oluyor kanepelere dizilince.
bimi toplayan abilerin çekip de sözlüğü attığı o dandirik fotoğraflarda bile yan yana dizilince öyle bir şirin, öyle bir keyifli...

yani manyaklık değil biraz zevk meselesi :)

Fanı olduğu bir filmin lisanslı ürününü çok ucuza almanın hazzı... Başka bir açıklaması daha var, o da koleksiyonerlik.
rsd2'yu, Darth Vader'ı, Storm trooper'ları mutfakta fincanda, oturma odasında yastıkta, banyoda havluda, aynada üstünde ve kafanda vs. görmenin dayanılmaz hafifliğidır bu.
Kısacası işte star wars çılgınlığı.
ABD'de "aynı hatta daha boktan kalitede" olanları bu fiyata bulamazsın, en azından şu anki dolar kurundan hesaplarsan...

Ürünler aşırı dandikti almadım. Özellikle o çanta ney ya. Nike, adidas canta kullanmaya devam. O cantayi anneme vericem icine örgü koyup güne gitmez mağaza poşeti kullanir onun yerine. O kadar kötü.

E yeterli volt değerine ulaşamıyorsun işte.

Pil 1.5 volt, lamba 5 voltla çalışıyor. v1+v2-v3=1.5 volt.

Büyü vardır.
Fal yok.
Cin de var.
Tılsımlı zartlı zurtlu şeyler yok.

www.youtube.com

inanmıyorum.

millet uzayda koloni kuracak biz hala... neyse:D
inanmıyorum tabii ki.

büyü, cin, fal, tılsım zart zurt konsept olarak dini konular olmak zorunda değil. zaman içinde mistik yönleri yüzünden dinlerle paralel anılmışlar ama tanrı inancıyla doğrudan bağlantılı bir durum söz konusu değil.

bence; din yok, tanrı yok, büyü - fal - cin (cin derken doğaüstü diyebileceğimiz ya da boyut farklılıkları olabilecek her tür varlığı islamda sıkça kullanılan isim altında genelledim) - tılsım ve zart ve zurt var.

bunların hiçbiri yok, quantum mechanics var. anlayamadığımız şeyleri de böyle büyüdür, faldır vs diye değerlendirmişiz yıllarca bence. o kadar.

sıfır

büyü, fal, tılsım, cin, melek, tanrı falan yok öyle şeyler. raat olun.

Zerre inanmıyorum.

Bilimsel olarak altı doldurulamayan şeylere inanmam.

yok öyle şeyler. inanana da gülüyorum, parmakla gösterip kendim gibi bir kaç arkadaşımla el ele tutuşarak etrafında dönüyorum..

Biraz arastirilirsa istihbarat işlerinde bile sadece insanlarin çalismadiğını anlarsiniz.
Zaten batidan doğmayana kadar güneşin hep doğudan dogacağı kanaati vardır insanlarda.
Alışkanlık işte...

Böyle şeyler tabii yok. İslamiyet Anadolu'ya gelmeden önce biz Türklerin dini olan şamanizmde rahipler uyuşturucu kullanarak transa geçip meditasyon yaparlardı, tabii uyuşturucunun etkisiyle türlü halüsinasyonlar görüp bunu da büyüyle gelecekten haber vermeyle bağdaştırırlardı ki bu tip olayların en bilimsel gerçekliği bu. Diğer türlüsü kekoluk. Cinler de hacı hoca tayfasının gelen müşterileri sikmek için kullandıkları kavramlardan biri. Sikmek derken bunu mecazi anlamda kullanmıyorum tabii bildiğiniz anlamda sikmek.

millet uzayda koloni kuracak biz hala... neyse:D
inanıyorum ben.

dinle bir ilgisi yok bunun. cinci hoca, üfürükçü falan değil dediğim. evrenin enerjisini kanalize etme olayının insanlar tarafından suistimal edilip isminin kötüye çıkarılmasından başka bir şey değil bu.

metafizik bilimin konusu değildir. o sebeple, en azından bilim bu konuda iyice uğraşana kadar, bunların kanıtlanması mümkün değil. bu sebeple isteyen inanmayabilir. inana da inanmayana da kötü gözle bakmıyorum.

Büyü diye bir şey yoktur ama olabilir de.

Yani işin quantum mekaniği, bilim kurgu kısmı falan ile tartışılacaksa, tartışılsın ama öte şekilde yok. Olsa güzel olurdu. Mistisizm falan, egzotik şeyler ne güzel. Eski uygarlıklar ciddi ciddi uğraşmış bunlarla. Ayinler, tapınaklar falan. Hala bile uğraşanlar var. Gerçi hiçbir şeye inceleyip kendisi veya aksi kanıtlanmadan kapıları tamamen kapamamak lazım :P

Önce büyü, cin, fal bunların ne olduğunu tanımlamak lazım. Sonra günümüz bilimi ve akılcılığıyla bunların var olup olmadığı incelenebilir.

Ben irdeledim, yoklar... İnanmıyorum da.

İnanma, inanmama konunun başka bir boyutu. Yüzmilyonlarca insanın inanıyor olması birşeyin gerçek olduğunu göstermez. Bilimsel olarak açıklanamıyor olması da var olmadıklarını göstermez.

"İnanan bir insanın kanıta ihtiyacı yoktur, inanmayanı da bin kanıtla inandıramazsınız." gibi bir laf okudum geçende. Duruma uyuyor...

ya abi bunların hiçbiri yok. işin quantum mekaniği derken dediğim o değil yani, yanlış anlaşılmış sanırım. anlayamadığımız şeylere büyüdür sihirdir demişiz, bunların hepsinin bilimsel açıklaması var, bir kısmını biliyoruz bir kısmını bilmiyoruz. evrendeki herşeyi açıklamak için fizik kimya matematik biyoloji yetiyor, yani temel bilimler. sadece biz bazılarını daha keşfedememişiz bu bilimlerin kanunlarının. quantum mekaniği keşfetmiş olduklarımızdan biri, öyle olduğu için de anlayamadığın şeyleri bir şekilde açıklama şansın bilim ilerledikçe artıyor. quantum mekaniği derken, nazar olarak adlandırılan fenomenin tesadüfiliği ve belirsizliğini gidip bu şekilde açıklayabilirsin mesela -sallıyorum- yani renkli kem gözlü biri gelecek de sana bakacak, en sevdiğin tişörtüne ketçap dökülecek, ben sakarım demiyor da karşındakine suç atıyor misal. gerçi buna quantumlar bile gerekmedi malumunuz, zaten quantum mekaniği ışığın davranışını açıklar, bu bağlamda da belirsizlikten bahseder -bir elektronun hem konumunu hem de hızını aynı anda belirleyememek gibi örneğin- biz elektronu çıplak gözle görüyor muyuz? hayır ama varlığını düşünmüşüz ki yakın zamanda da görüntülenebildi zaten çekirdeğin etrafındaki orbitallerde olacak şekilde. ha dersin ki, aa tanrıyı da görmüyoruz, büyüyü de. ben de diyorum ki, biz elektronların yörüngelerini görebildiysek, 5 duyuyla algılayamadığımız şeyleri de bir zaman sonra başka yollarla algılayabiliriz ki zaten yaptığımız da duyumuzla algılayamadığımız şeyleri 5 duyumuza algılatabilir hale getirmek. aynı şey radyasyon için de mevcut, kendisini spektroskopik analizlerde görüyoruz ya da gidersin çernobil bölgesine, kanser olur dönersin o zaman da anlayabilirsin misal. denmeye çalışılan genel olarak bu yani.

mesel geçenlerde infrasound başlığına tekrar geldim ekşi'de tekrar okudum, çok tatlı ve korkunç bir şey. o da bir başka gizemi açıklıyor misal. böyleyken böyle.

ha, ben mesela ruhun varlığına da inanmıyorum, galiba bununla ilgili de bir nörolojik araştırma vardı ama hatırlamıyorum tam, benim için ruh bildiğin vücudun "elektrik kaçağı", nasıl elektronik cihazlar bir zaman sonra kafasına göre işlemeye başlar, "karakter kazanır", bu da aynı hesap. tabi ben çok kaba taslak anlattım ama aslen müyendizim, çok kafam basmıyor bu ruhsal psikolocik konulara, hannibal hariç :D

atarlı konuşmuşum biraz sanırım, affola :D niyetim atar yapmak değil, gaza gelmişim alsldkaidkasidkas

nö. konunun quantum mekaniği ile ve/veya görelilik ile en ufak bir ilgisi yok.

p.s. fizikçiyim.

valla hiç bu kadar derinlemesine düşünmemiştim açıkcası. Yani işte insan tabi gözüyle göremiyor bunları. Ve ne deneye ne gözleme bağlı olamaması bilimle açıklanması olasılığını ortadan kaldırıyor.
Bir yandan deli saçması gibi geliyor kulağa bu konulara inanmak gülüyorum. Ama diğer yandan mesela fal olayına inannıyorum. Ve hayatımda büyük olasılıkla bir daha yaşayamacağım bir fal baktırma deneyimim oldu. Ne kahve içtim ne bir kelime konuştum ama kadın aile geçmişimden, kimsenin bilmediği şeylere, aklımdan geçen isimlere kadar herşeyi anlattı bana. Hani bunu düşününce diyorum ki yemişim bilimi.
Ya da benim bile gözüm kenafirdir. Olmasını istemediğim bir şey yaparsa karşımda ki her zaman birşey olur rast gitmez işi. Ya da kalbimi kıran ahımı alanın işinin hiç rast gittiğini görmedim. Evren bi şekilde dönüp dolaşıp dersini veriyor gibi geliyor.
Bunlar açıklanamasa da mümkünse beni büyünün olmadığına inandıracak şey çözemiyorum.
Korkuyorum tabi inşallah yoktur ama var gibi geliyor yavaş yavaş..

@pasp: "quantum mekaniği derken, nazar olarak adlandırılan fenomenin tesadüfiliği ve belirsizliğini gidip bu şekilde açıklayabilirsin mesela."

al schödinger denklemini, al dirac denklemini, bi açıklasana bakayım şu nazar olayını bana. ağır sallamışsın.

Ben pek umursamiyorum ama cikip boyle seylerden bahseden insanlar enerjiden bilmemneden dem vurduklari zaman deli oluyorum. Enerji diyor adam yahu.. Hangi enerji diye soruyorsun aciklayamiyor. Enerjiyi olcemiyor, varligini herhangi bir delille gosteremiyor ama diyor ki enerji. Sorsan enerjinin ne oldugunu bile bilmez allah bilir. Gulmekten kicim yirtildi artik, daha fazla gulemiyorum bu enerjili kuantumlu muhabbetlere.

büyü müyü hiç bi metafizik şeye inanmıyorum. inananlar hakkında iyi düşünmüyorum. quantum diyenlere kıçımla gülüp evren/enerji ikilisiyle bişeyler anlatanların götüne şaplak atıyorum.

inanıyorum, inanmak istiyorum. keşke inandıracak bir şeyler olsa.

yes.

edit: bu işe engel olabilen kuruma rekabet kurumu deniyor. bir sektördeki firmaların bayasını ele geçirirsen, "hop" diyebiliyorlar. yoksa sıkıntı olmuyor.

Evet. Hatta şirketi ele de geçirebilir. (bkz: hostile takeover)

www.investopedia.com

yurtdışında hangi kıta olduğuna ve istediğin hıza göre değişiyor.

avrupa 1 gün için ups veya tnt

Ben tnt ile gönderdim, 1 günde ellerine ulaşti. Gayet memnun kaldım.

söz konusu hız ve güvenilirlik ise ben dhl derim.
ücret konusunda tabiki bir şey diyemem bu durumda.

hızlı ve güvenli olmasını istiyorsan dhl derim. iki gün içinde amerika ve kanada'ya teslim ettiler. ama fiyatı biraz tuzlu. gönderi başı ortalama 70-75 euro. (içinde transkript vardı. gönderinin ağırlıgına göre artacaktır)

dhl der çıkarım

Fedex Amerika'dan aldığım ürünü iki günde getirdi, iki günde de götürüyorlardır herhalde tek deneyimlediğim buydu.

Fedex, Dhl, Ups vs şirketler hep iyidir diye düşünüyorum her aşamalarını takip edebiliyorsun vs.

Ha ptt'nin de hızlı gonderisi vardı 50 lira falan tutuyordu belge gönderisi için.(normal olanı 8-10 lira)

35x10x15 ebatlarındaki kutuyu, bir çok firma 300 TL civarına, İsveç'e götürebileceğini söyledi.

TNT firması ile telefonda yaptığımız uzun pazarlık sonucunda 100 TL ye kapattık olayı (280 TL den düşüldü). Maksimum teslim süresi olarak 3 gün verdiler.

Herkese teşekkürler

görünüşe göre 2 resepsiyon görevlisi var. bir de çay/temizlik insanı olsa, 3.

4 sınıf sürekli işlerse günde 32 saat, haftada 210 saat ders eder. her derse 3 öğrenci gelse, 630 saat. saati 25 liradan 15.750 lira ciro yapar.

sen bunu saati 50 liradan satarsan, 36.500 lira ciro yapar.

öğretmenlere saati 15 lira ödesen, 4000 lira civarı ödemen olur. 4 personel de 8.000 lira tutar (en az), oldu 12.000. üzerine kira falan koy, oldu rahat 17.000

tam kapasite çalışmayacağına, hiçbir masraf olmadan işletilmeyeceğine göre burası büyük ihtimalle zarar eder.

tırt

Piyasadaki yaygın fikri dinle, tersine yatırım yap. Burası piyasadaki fikri en iyi alabileceğin yer. Zaten tersi oluyor genelde, öyle de olmalı.

bi süre inse bile şu anki kuru çok rahat geçecektir. psikolojik bu hareketker. 2.98 ile sınırlı gibi düşünüyo millet 2.98 e geldi mi tepe diye satıyo herkes. büyük yatırımcı bi hareket isterse bi anda 3 ü de geçip fırlaması çok kolay olabilir.

dolar haklında az çok tr piyasası belli de euro dan hiç anlamıyorum.

cembacemba ne kadar güzel demiş değil mi? dolar olmuş 3 lira aq hala dolar patlamadı sananlar var.

ayrıca piyasa faiz arttırımını nisan ayından beri bekliyordu fed öteledi durdu ayrıca. aralık ayında da faiz arttırımı bir hafta önceden kesinleştiği için piyasa kendini ona göre konumladı. 2.90 altına inmesi muhtemel. bence daha fazla faiz artışı bekliyordu piyasamız.

al bu da radikalin bugünkü haberi:

www.radikal.com.tr

yahu zaten şu ülkede krizi tartışmayın artık. alım gücü diye bi şey kalmamış. 2000 3000 euro maaş alan adamın 19 20 bin euroya bindiği arabaya sen 400 euro maaşla 2 katı fiyata biniyosun. arabada çok belirgin olduğu için yazdım yoksa tüm ürünlerde var bu. aldığın tv de oynadığın oyunda. yediğin sebzede. zaten kriz gelmiş daha neyine gelecek:)

Hahaha komik lan bu ülke yemin ederim:):)
Dolar olmuş 3 lira hala ucuz zannediyor. Sanki kilosu 3 lira:):):)
Sayın amına koduğum, şuan kriz yarısı var. Bunu insanların çoğunluğu kabul edince 1 haftada fakir olacağız. Yani hiç mi bişey okumadın ekonomiyle ilgili:)
Topkum psikolojisi krizin olup olmamasında hissedilmesinde çok etkili. Kriz olduğu farkedildiği an nakit para akışı duracak. Herkes paranın lazım olacağını düşününüp yastık altına atacak. Esnaf borcunu ödeyemeyecek belli bir süre dayanıp kepenk indirecek. Belli bi kesim esnaf kepenk indirince fiyatlar 2ye katlanacak. Bu durumda halk pahalı ürünleri almayacak bu böyle gidecek... sonuç olarak toplumun her kesimini etkileyecek ( %15-20 lik gibi "büyük balık" kesim hariç...)

2 katı para vermek istersen:
www.sahibinden.com

Fiyatına razı olabilirdim, ama Çin'den ücretsiz kargo olup Erzurum'dan ücretli olması çok koydu lan :)

Armada'da vardı sanırım.

Maltepe tandogan arasinda avfoni var. Butun avmlerde de var outdoor bot satan dukkanlar. Benim bildiklerim cepa armada ankamall.

bahsettiğiniz dükkanları biliyorum. ama asolo, dolomite, salomon gibi botları bulabileceğim yerler lazım. columbia hafif trekking için idare eder ama kar ve irtifa için çok yetersiz. yanıtlarınız için çok teşekkürler :)

kaftanoğlu diyesim var ama dayak yemekten korkuyorum :)

1 ay internetim gittiğinde bile sözleşmeden dolayı iptal ettirememiştim. Ancak 5 gün önce arama kaydı yaptıysan, yani senin internetinin ne zaman gittiğini biliyorlarsa, internetin geldiğinde tekrar arayıp söyleyince bir sonraki ayın faturasından 5 günlük kullanım ücretini düşerler.

btk'ya şikayet et.

oje sürme

temizlik. 2015 yılında hala köpüklü bi şekilde suyun altına girmeden temizlenemiyoruz. evi temizlemekten bahsetmek bile istemiyorum.

yatmadan once makyaj çıkartacak ama uyku açmayacak bir şey. mendil de değil.

araba kullanmak. lazer algılayıcılar var, radarlar var, kameralar ve görüntü işleme teknolojisi var, neden hala ben kullanıyorum lan arabayı? gerçi otopilot teknolojisi geliyor gibi ama dur bakalım.

Akşam Maslak'tan Başakşehir'e gitmek.

Kişisel uçuş ekipmanı. Yukarıdan aşağıya değil, aşağıdan yukarıya kalkış yapılabilen. Mekanik kanat vb.

telefonu tek tuşla birkaç saniyede tam şarj eden bir ünite.

youtu.be şunun bi kolayını bulamadınız

oje +1

oje +1
tüylerden kurtulma (acısız ve hızlı)
ev toplama
ne giyeceğine karar verme
ulaşım

temizlik. ev temizliği, kişisel temizlik. toptan temizlik yani.

saç kesimi için kalıpları olan makine. kafa şekline göre oturt, istediğin modeli ekranda önizlesin, beğenirsen kessin. kendin de model belirleyebil hatta.

lens takma çıkarma

çamaşır asma

bulaşık yerleştirme

banka, okul, nüfus müdürlüğünden belediyesine bakanlığına devlet dairesi, kit'ler ve özel şirketler gibi bilumum tüzel kişiliği dünya çapında birbirine bağlayan, çevirisini de otomatik yapan bir belge transfer ağı (edevlet daha emekliyor bu açıdan)

Çamaşır katlama.

ütü ve saç kurutma için bir şeyler

yemek hazırlamak.
şu robot teknolojisi bi şu seviyeye gelse be.

banyodan sonra kurulanma.

ayyyy kesinlikle ütü!!!
nasıl atlamışım

Otomobil kullanmak. Otomobiller kendi kendine gitmeli. Haril haril calisiyorlar bunun icin ama bizim ulkede olmayacak:)

Bir ucundan kirli çamaşırları dökeceksin, diger ucundan yıkanmış katlanmış ve ütülenmiş olarak çıkacak. Çorapları da eşleyecek tabi bilmem söylemeye gerek var mı?

Siyasi tartışmalara kurban gitmesin diye Kanuni'den örnek veriyorum;

Kanuni diyor ki,
Ben ki,
Sultanlar sultanı, hakanlar hakanı hükümdarlara taç veren Allah’ın yeryüzündeki gölgesi, Akdeniz’in ve Karadeniz’in ve Rumeli’nin ve Anadolu’nun ve Karaman’ın ve Rum’un ve Dulkadir Vilayeti’nin ve Azerbaycan’ın Acem’in ve Şam’ın ve Halep’in ve Mısır’ın ve Mekke’nin ve Medine’nin ve Kudüs’ün ve Diyarbekir'in ve Kürdistan'ın ve bütün Arap diyarının ve Yemen’in ve daha nice memleketlerin ki, yüce atalarımızın ezici kuvvetleriyle fethettikleri ve benim dâhi ateş saçan zafer kılıcımla fetheylediğim nice diyarın sultanı ve padişahı Sultan Bayezıd Hân'ın torunu, Sultan Selim Hân'ın oğlu, Sultan Süleyman Hân’ım.

İşte ona göre yap hesabını.

Hakkaten enteresan soruymuş; Evliya Çelebi;

"Kürdistan büyük ülkedir.Bir ucu Erzurum,Van diyarlarından Hakkari,Cizre,İmadiye,Musul,Şehrizor,Harir,Ardelan,Derne,Derteng'i de içererek Basra Körfezi'ne kadar yetmiş konak mesafe sayılır.Arap Irak'ı ile Osmanlı arasında bu yüksek dağlar içinde altı bin adet Kürt aşireti ve kabilesi güçlü bir sed olmasaydı Acem kavmi için Anadolu'yu istila etmek çok kolay olurdu.(...)Ama bu Kürdistan'ın eni,boyu gibi geniş değildir.

Selçuklu Sultanı Sencer:

Bu eyalet Zagros dağlarının doğusunda ve batısında olmak üzere Hamedan, Kirmanşah, Dinever, Sincar ve Şehrizor şehirlerini kapsıyordu. Bu coğrafya I3. yüzyıl kaynaklarında Cibal (İran tarafı) ve Cezire (Diyarbekir[kaynak belirtilmeli]) den oluşmaktaydı.

CIA raporu (açık rapor coşmayın) Kürtlerin çoğunlukta olduğu bölgeleri haritaya koymuş;

www.lib.utexas.edu

Ne kadar alabilirlerse. Sen güçsüz kalırsan İstanbul da dahil.

Adamlar Avrupa'ya iltica ediyor. Nerede toplanırlarsa orada terör estiriyorlar. Polonya'nın köyünde bir araya gelince orayı Polonya'dan ayırmaya çalışıyorlar. Bakarsan orası da Kürdistan. Eskiden de böyleydi, şimdi neden farklı olsun? Vatanımızı terkedip Anadolu'ya geldiğimizde, Malazgirt'le Anadolu'ya girmişiz ve vatan toprağı demişiz. Bizim karşımızda duracak kimse yokmuş, olanı da püskürtmüşüz. Kürtler açısından bakarsan Bizans'tan ne farkımız var? Adamlar nereye kadar gidebilirse kendisinin ilan ediyor. Vatan diyebilecekleri bir toprakları yok. Bizimle de yaşamak istemiyorlar, çünkü aynı değiliz.

Arkadaşlar Kürdistan "Anadolu" gibi bir bölge mi, yoksa Kürtler gözünde bir ülke mi? Aslında bunu öğrenmek için özellikle Kürt arkadaşların görüşünü merak ediyorum.

Bence bölge. İngiltere'de bi kuaföre gittim, adamla biraz muhabbet etmeye başladık adam nerelisin dedi, Türkiye dedim. Ben de sordum sen nerelisin diye, Kürdistan dedi. Daha da bişey sormadım orası neresi diye :D ama Türkiye'den gitmiş olsa Türkçe bilirdi ya da en azından 3-5 kelime konuşurdu herhalde, Irak'tan Suriye'den falan olduğunu varsaydım. Tabii laf sokmaya çalışmış da olabilir ama öyle bi havası yoktu sanmıyorum.

Tarihte Kürdistan coğrafi bir bölge anadolu gibi. Tabii bu coğrafyada kendi ülkelerini kurma konusu var. Bu da şu anki hali ile özerklik veya daha ilerisi olarak ayrılmayı içeren devlet olan Kürdistan. Hatta bunu hal-i hazırda kurulmuş kabul edip, Türkiye-Suriye-Irak-İran işgali altında 4 bölge olarak gören görüş var. İşte bu 4 bölgedeki bütün çatışmalar da bu sebepli.

Olaya şu açıdan da yaklaşabilirsin: aslında anadolu denen yer de tam olarak sınırları belirli bir yer değil. yani aslında eskiden anadolu iskenderun körfezindan karadeniz'e bir çizgi çekerek belirleniyordu belli bir yerden sonrası anadolu değildi. sınırlarını kabaca Karadeniz ve Akdeniz belirliyordu. ama şimdi Ankara'nın doğusunda İran sınırına kadar anadolu diye geçiyor. Bunları siyasi sınırlar. Osmanlı döneminde yukarıda da söylendiği gibi bölgeler orada yaşayan etnik gruplar ya da o bölgenin kadim, tarihi ismi ile anılıyordu. Bugün doğu anadolu dediğimiz yer de Ermenistan Kürdistan Pontus gibi isimlerle anılıyordu. bana sorarsan Kürdistan Kürtlerin çoğunlukta kürtlerin çoğunlukta olduğu yerlerin toplamına denebilir. ama tarihi olarak yaklaşık Hakkari Şırnak Süleymaniye Van'ın güneyi Urfa'nın doğusu, suriyenin kuzeydoğusu ve urumiye kürdistandır denebilir. Orta Anadolu'da da Kürtler uzun zamandır yaşıyor ama oraya kimse Kürdistan demiyor mesela.

Yukarıdakine şunu da ekleyeyim: Diyarbakır tarihi Kürdistan'da sayılabilir mi emin değilim çünkü köyden kente göç dalgasına kadar Diyarbakır'da şehir merkezinde yaşayanların büyük çoğunluğu Türktü ve Ermeni katliamı öncesinde önemli miktarda Ermeni de şehirde yerleşikti diye biliyorum. Yani Diyarbakır'ın Kürdistan'ın merkezi gibi görülmesi görece yeni bir olay. Hatta terör ve Terörle mücadele sürecinde insanların şehirlere göç etmesi de buna sebep olmuş olabilir.

Türkiye toprakları sınırları içerisinde yer alan her yer "Türkiye"dir.
Bazı bölgelerde Kürt nüfus fazla olabilir, Laz nüfus fazla olabilir, Boşnak nüfus fazla olabilir vs.
Eğer kültürel olarak bahsedeceksek Musul ve Kerkük yıllardır Türkmenlerin çoğunlukta olduğu şehirlerdi. O zaman Türk'ler çoğunlukta, kültürel ve etnik açıdan oraları Türkistan ya da Türkiye diye analım...
Saçma!
Bu ayrımcılık gereksiz, herkes istediği gibi bu ülkede Cumhurbaşkanı (Kürt asıllı Turgut Özal) ünlü bir star,o bir imparator! (İbrahım Tatlıses), tiyatro sanatçısı (Yılmaz Erdoğan), işadamı (Tar­kan Ka­do­oğ­lu), milyon dolarlar götüren mafyamsı sözüm ona işadamı (Savaş Buldan), Milletvekili (Selahattin Demirtaş) vs. olabiliyor.
Kimse sen ne asıllısın diye sormuyor (ayrımcılık,bölücülük yapmadığı sürece).
Sen Almanya'da Türk mahalleleri var, bu bölgeler artık Türkistan diye orada burada söylersen, bunu dillendirirsen ama kültürel ve etnik olarak hede höde dersen seni büyük ihtmalle sınır dışı ederler!
Hani herkes kültürünü yaşasın, adam gibi ülkesine, ailesine ve başta kendisine fayda sağlasın, mutlu bir yaşam sürsün.
Ama kaos, terör, Kürt faşizanlığı vs. yapıp sonra Kürdistan'da yaşıyorum biji biji diye anırırsan sana gülerler ve sonra indirirler...
Zaten bizim gibi ülkelerde oynanan oyun çok açık, kör göze parmak kaç yıldır yayınlanan ve açık seçik şimdiki olayarın neden coştuğunun kanıtı olan BOP haritası var ama insanlar görmek istemiyor;
www.turkishnews.com
Not: Gavur senin iyiliğini neden istesin Ortadoğulu "akıllı insan", böl yönet politikası onların derdi...

@i ve been mistreated Diyarbakır, selçuk öncesinde hatta Roma-Bizans dönemlerinde de eski Ermeni toprakları. "Amed" Kürt bir isim değil mesela. oraya Asurlular "amid", Yunanlar-Romalılar-Bizanslılar "Amida", Ermeniler "Amed" isimlerini vermiş. hani tarihi çok eski bir eyalet. Başkentlik yaptığı topluluklar var bir Arami bir de Sami devlet vardı şimdi ismine bakamayacağım mobilden. Kürtlerin ise Anadolu'ya girişi aşağı yukarı Türkler ile aynı zaman. Yani tabii ki göçebe halk olarak gerek de ticaret ile daha önceleri de giriyorlar fakat kavim olarak o zamanları buluyor. Tabii bunu Diyarbakır için söylüyorum. Yoksa Güney Kürdistan olarak nitelendirdikleri yerlerde bulunuyorlar Anadolu'ya girmeden önce tabii ki. O bölgedeki diğer Arap, Türk ve Farsi boylar ile.

@neosphere: tarihten o kadar uzak, o kadar kopuk bir cevap ki bu... işte Kanuni'nin, Evliya Çelebi'nin falan dedikleri yazıyor aşağıda.

Dahası, ilk meclise vekil seçerken "Kürdistan vekilleri" ifadesi açık açık kullanılmış. Aynı şekilde "Lazistan" ifadesi de var. Bunların hiçbiri, o toprağın Türkiye toprağı olduğu gerçeği ile çelişmiyor.

@nawar: Kanuni'nin neden "Diyarbekir'in ve Kürdistan'ın" dediğini merak etmiştim. Sayenizde açıklığa kavuşmuş oldu.

@eksi sozluk e bir daha geldim
Osmanlıdan farklı olarak Türkiye Türk kimliğini baz alarak kurulmuş bir ülkedir.
Osmanlı'dan referans vermeniz saçma olmuş dolayısıyla.
Dediğiniz gibi, "ilk meclis"e vekil seçerken "Kürdistan vekilleri" ifadesi açık açık kullanılmış olabilir. Aynı şekilde "Lazistan" ifadesi de var olabilir. Bunların hiçbiri, o toprağın "Türkiye" toprağı olduğu gerçeği ile çelişmiyor, evet, en azından o dönem için öyle, son yıllardaysa Kürdistan ifadesi "ayrı bir ülke, özerk bölge" vs. kurmak isteyenlerin dillendirdiği bir terim. O açıdan zamana ve mekana göre değerlendirmek lazım tarihi olayları...

bildiğim kadarıyla kürtlerin kafasındaki kürdistan toplam 4 bölgeden oluşuyor (hiç kürt arkdaşınız olup kürdistan haritası görmediniz mi yavv, kolye yapıp boynuna takıyor adamlar, açıp nette bakılabilir hayali kürditan orası işte) neyse bizim topraklarımız bu ülkenin hemen hemen kuzeybatı bir eyaleti olmuş oluyor kalan kısımlar iran suriye ve ırakta.
kürtler kendi aralarında kuzey kürdistan dediklerinde TC toprağı yerleri kast etmiş oluyorlar.

@neosphere: Türk benim bildiğim kadarıyla göktürklerden beri etnik bir köken adı. Ben de mensubu olduğum için, anlamını biraz bilirim. Ne oldu, birinci meclisten ikinciye geçerken birileri dedi diye Anadolu'da yaşayan herkes Türk mü oldu? Yoo dostum yoo.

Prusya bir coğrafi bölge adıdır, siz tutar o coğrafyada bir devlet kurarsanız adını da (muhtemelen) Prusya koyarsınız. Kürdistan ile ilgili durum da aynı. Bu isim tarih boyunca kullanılmış bir isim; Selçuklu toprağı da olsa, Osmanlı toprağı da olsa, Türkiye toprağı da olsa adı değişmiyor. Maveraünnehir de bir bölge adı, orada da bir devlet olması gerekmiyor Maveraünnehir demek için.

Bence doğru tavır ilk meclisin tavrı; KÜrtlerin yaşadığı bölgeyi tanımak, Lazların yaşadığı bölgeyi tanımak bu "Türk dedim ama derken bil bakalım neyi kastettim" tavrından daha tutarlı ve sağlam. Evet, Türkler, Kürtler, Lazlar, Rumlar, Ermeniler, Süryaniler, Romanlar ve daha nice etnik gruplar hepbirlikte bir Cumhuriyet kurduk ve bunun içinde hepberaber mutlu mesut yaşayalım. Ama sen ona buna üstünlük taslarsan, dilini yasaklarsan, evini basıp yakarsan, baskı ve şiddet uygularsan, yanlış olan tavır budur. Dolayısıyla ben, Atatürk ve Cumhuriyet'in yaptığını doğru, sonrakileri yanlış buluyorum sevgili @cembacemba kardeşim.

godaddy

domain godaddy, host hostgator.

godaddy'nin ucuzluğuna aldanıp alan arkadaşlara: kayıt aşamasında verdiğiniz e-posta adreslerini sattıkları için bu kadar ucuz. etmeyin eylemeyin.

yerlisi yok muydu bu firmaların?

benim tavsiyem: netdirekt.com.tr
Burada genelde arkadaşların önerdiği: www.guzel.net.tr

Domain için Türkiye'de IHS. Hosting olarak pek bir numarasını duymadım. Tavsiyem de Türk firmalarla çalışmamak. Domain için Namecheap. Hosting işi ise tamamen şans, paylaşımlı hostinglerden pek bir beklentin olmasın.

alantron.com.tr şaşırma, türkiye'nin ilk icann akredite yazmanı.

domain ihs, hosting demeyelim de sunucu diyelim; digitalocean.

domain ve hosting için ihs ile çalışıyorum ama hosting de biraz pahalı kalmaya başladılar. guzel.net.tr den aldım geçen bir arkadaşa. sorun yok gibi.
ihs nin desteği güzel. ne geldiyse başıma 1 saatte çözdüler gece gündüz. fiyat çok gelmezse ihs yine.

hosting konusunda godaddyden daha berbat, daha rezil, daha iğrenç hiçbir yer ile çalışmadım.

benim tavsiyem: natro. herkes sallayıp durur ancak tüm konfigürasyonları developerlar için olan, tüm sorunlara dönüş yapan tek firma bunlar.

natro veya turhost öneririm. wordpress için turhost almıştım gayet memnunum.

domain namecheap'den memnunum.
shared hosting'i yavas ama supriz degil gerci.

en az 10 yıldır godaddy'den domain hizmeti alırım, daha 1 kere bile spam mailden rahatsız olmadım. zaten şu anda gmail kullanıyorsanız tanıtım maillerinin hepsi spama düşüyor.

domain için godaddy uygundur ama ikinci yıl yenileme fiyatları 30-40 tl yi bulur.

Doğalgaz yanıyor ama hangi seviyede yanıyor, bunu bilmeden bir şey söylenemez. Üşüyen aileler 300-400'den aşağı yakmıyor o boyutta evlerde.

En az 250 diyorum ben ama ksç derecede yandığı önemli tabi

110 m^2, 300 lira/ay.

sürekli sıcak, sürekli sıcacık. yalıtım var, kuzey cephe.

çatı katı dubleks ev (3+1), evde olmasam bile sürekli açık duruyor ve tüm her yerin açık, son gelen fatura 250 TL (son 8 gunu yurtdisindaydim en dusukte calisti), bu ay eminim çok daha fazla gelir (bayagi bir soguk ve bayagi yuksek yakiyorum :)

Yemekleri hic fena degil de onun disinda muthis bir seyi yok bence de. Cografi olarak guney taraflari guzel, denizlerimiz var, onun disinda olaganustu bir sey ogremiyorum. Insanimiz berbat mesela.

yemekleri gerçekten güzel bence. benim henüz görme fırsatı bulamadığım çok güzel şehirler var.

insanları ben de sevmiyorum. istanbul'u da sevmiyorum; kalabalığını, trafiğini... şehrin silüetini bozan dandik mimariyi, betonlaşmayı...

imkanım olsa ben de durmazdım.

Burayı seversen, burası Dünya'nın en güzel yeridir. Ama Dünya'nın en güzel yerini sevmezsen, orası Dünya'nın en güzel yeri değildir...

@whimsical hele mimarisinden iğreniyorum:)

Istanbul'un mimarisi falan yok, dolayisiyle mimariden soz edilemez. "Mimarisi olmamasindan nefret ediyorum" diyebilirsiniz anca. Herhangi bir tur mimarisi yok buranin.

tatil için güzel, yaşamak için değil. ben daha edirne'den ötesine geçebilmiş değilim, kaldı ki ben de senin gibi türkiye'yi pek sevmiyorum ama kadıköy-eminönü vapurunu da başka bir ülkede bulabileceğimi hiç sanmıyorum mesela. bilmiyorum, ben istanbul'a yerleşeli 4 sene oldu ama hala etkileniyorum o vapurdan. çok büyüleyici geliyor. düşünsene ya, kadıköy'den eminönü'ne vapurla geçiyosun anasını satiyim. allah allah. süper bi olay bence bu. eminönü'nde indin, ordan kaptır laleli'ye kadar yürü mesela. orada gördüğün rengi dünyada kaç şehirde görebilirsin? azdır sayı.

bunun denizi var, yemeği var, bissürü otantikli egzotikli şey var türkiye'de. dediğim gibi görmek, gezmek için çok eğlenceli bi yer aslında ama yaşamak için berbat. turistin mimariyle, insanla işi ne ki zaten. wow amazing döner so good gehen gehen deyip duruyolar salak salak. benim bi arkadaşım sürekli "omg i missed turkey so much" falan diyo örneğin. efes'i özlemiş. salak mısın sen birader dicem ama demiyorum.

ben de sevmiyorum genel olarak. ama yemeklerini tek gecerim. Fransiz, italyan mutfaklarinin olayi, reklaminin iyi yapilmis olmasi. Yani kotu degiller ama turk mutfagi kesinlikle rekabet edebilecek duzeyde.

Toronto'da yasiyorum, her milletten insan var, ulan bir kisinin de en basitinden kiymali kasarli pideye hayir dedigini gormedim. Korelisinden ukraynalisinia hepsi sildi supurdu. Eyyorlamam bu kadar.

Kadikoy-eminonu vapuru gibi bir seyi (bogaz gibi olmasa da) Avrupa'da bazi sehirlerde buluyorsun:)

yemekleri lezzetli diğer ülkelere kıyasla.

toprakları baya verimli. tüm avrupayı besler.

doğal güzellikleri de çok. yemeyelim hakkını. bu biraz da görece.

insanı sıkıntı.

fakire her yer balon hacıt. turistler boşuna akmıyor. parası olan için mükemmel memleket bence. he sporu yapmak mümkün, ucuz, nispeten temiz, yemekleri güzel.

bokum gibi.

katılıyorum, modern dünya'ya ait değiliz. orta çağ'da kalmalıydık.

bi yemek fena değil başka da bi olayı yok.

S.ktirsin gitsin diyenler de bir garip, sanki İsveç ya da Kanada aldı da duruyoruz.

hiç yurtdısına cıktın mı?

@fasulyek malesef çıkmadım. bir kere kıbrısa gittim. o da sayılmaz bence. gitsem sever miydim sence:)

Balık denizdeyken özgürlüğünün, akvaryumdayken suyun değerini bilmez. Politik durumlar ve sosyal adaletsizlik sinir bozucu elbette, ama bu topraklar her şeye rağmen güzel. Ciddi bir tarihi geçmiş, farklı farklı milletlerin oluşturduğu birikim, doğal güzellikler gırla. Güneyde sahiller, kuzeyde Karadeniz'in güzellikleri, güneydoğu ve İstanbul'un tarihi, boğaz. Ne tarihi mimarinin, ne doğal güzelliklerin ne de çokkültürlü birikimin korunuyor olması zaten ülke insanı olarak değer bilemiyor oluşumuzdan.

Not: 15 sene medeniyetin beşiği denen ülkelerden birinde yaşadım, zorunlu ve uç bir durum olmadıkça ülkeyi terk etmeyi aklımdan bile geçirmiyorum.

özellikle avrupandan gelen turistler için burası çok renkli bir çok dokuyu birlikte yoğurmuş bir ülke. adamların mimarileri, sokakları, insanları monoton bir yerden sonra. İstanbul mesela pek çok şehre göre gayet sokaklarda yaşan bir şehir, farklı geliyor adamlara işte. insanlarımız gerçekten yardımsever. sokaklarda şişko bir sürü iyi beslenmiş aşıları devlet tarafından kontrol edilen hayvanlarımız var. Avrupa sahipsiz kuş dışında hayvan göremezsin sokaklarda. yardım istersen bir konuda sana aval aval bakıp bu benim sonum değil derler. amerika gibi ülkelere göre de büyük bir kültür derinliğimiz var. helenistik dönem hem orada burada şurada olmuş düşünsene :). Kanadalı bir arkadasım küçükken bir mitolojik hikayede nar meyvesini okuduğunu ama yemesinin uzun yıllar sonra gerçekleştiğini söylemişti :)) ben ağlayan kaya niobe yi okuduktan sonra annemler beni oraya götürmüştü. çünkü bir kaç saat uzaklıktaydı.
ben almanya'da şehirler arasında giderken o uzun büyük yemyeşil ormanlara bayılırdım ve istanbul-izmir arası makileri kurak buluyordum. alman bir arkadaşım bana makileri ve zeytin ağaçlarına bakınca sıcak ve güzel bir yere gittiğimi hissediyorum demişti. bakış açısı yani.
kültürel bir derinliği var yaşadığımız toprakların, bir suyu bile nasıl ikram etmemiz hususunda ders verir büyüklerimiz bize, misafirperveriz, sıcakkanlıyız...
Gidersen o soğukluğu hissedersin.
her kültürün tabi olarak güzel ve kötü yanları vardır ama bu yazı bir kültür diğerinden üstündür demek için yazılmamıştır :)

avrupasından, uzak doğusuna, rusya'dan kuzey afrika'ya kadar 25 ülke gezdim, yurtdışında yaşadım, yemek konusunda türklerden iyisi yok. hele italyan mutfağını filan donunda sallar.

mimari olarak ben osmanlı tarzını seviyorum, kubbe yapısı daha hoş geliyor. ama şimdiki şehirlerimiz gerçekten berbat, tekdüze, kimliksiz. hele köyler içler acısı. insanımızda estetik duygusu yok; evinin önünü, sokağını vs. bile temiz tutmuyor.

ayrıca türkiye'de çeşitlilik çok. her bölgesi birbirinden farklı. bu nedenle gezmek için güzel. avrupayı gez gez, aynı mimari, aynı kültür. adamların kökleri bir zaten. halbuki bu coğrafyanın binlerce yıllık geçmişi var, yunan, pers, roma, osmanlı. hepsinden birşeyler bulmak mümkün.

sonuç olarak gezmek için iyi, yaşamak için birkaç şehir dışında çoğu yer kötü. altyapı eksikliği ve plansızlık var.

istanbul yorucu bir şehir bir de çirkin taraflarında yasıyorsan. kadıköy-beşiktas ve boğaz kesmi hariç o kadarda çekici değil. bağcılarda yasasam insanından da her şeyinden de nefret ederdim herhalde.

@nothing in my way gerçekten söylemeden durmayacağım.
Tatlım hayatında başka bir ülke görmemişsin attığın başlığa bak.
O hayal ettiğin ülke yok. kafanın içinde ideal avrupa ülkeleri var sevimli sevimli ama orası sadece ütopya oralarda da başka sorunlar var. ırkçılığın ne olduğunu gidince görüyorsun. inan biz o kadar ırkçı bir millet değiliz. onların kendilerini üstün görüp bize bir bakış açıları var ve sen de kendi ülkene bu bakış açısından bakarsan ne kadar fena bir şey.
Evet türkiye hala gelişmekte olan bir ülke daha çok yolumuz var ama kesinlikle abartılmış balon bir ülke değil aksine kültürümüzü en az italyanlar, fransızlar kadar iyi pazarlamamız gerekli. düşünsene yunanlılar bile bizden çok bizim kültürümüzden yararlanıyorlar.

durmak istemediğin yer hakkari mi, istanbul mu, yozgat mı, izmir mi, bodrum mu, samsun mu?

hangisi, hangi türkiye. doğusuyla batısı, kuzeyi ile güneyi o kadar farklı bir ülkeden bahsediyorsun ki, kafam karışıyor. devletin ilçeyi kapatıp kafasına göre kurşun sıktığı türkiye mi, gece klübüne milyonluk arabayla giden türkiye mi? hangisinden memnun değilsin?

cık. bu sefer olmadı. eğlendirmedi.

nobel'i prestijli yapan odul degil, odulu alan insanlar. dolayisiyla burada odulu nobel vermiyor, aliyor.

odul abartili.

Bu mantıkla Einstein dünyanın en zalim insanı. e=mc^2

p ise q

(bkz: çok cahil gördüm ama sen başkasın)

o bahsettiğin dinamit olmasa maden ya da tünel kazamaz, metro hattı vs. işletemezdin. toprak üstünde ne olursa onu işler ya da dinamit ile patlatmak yerine işçilere kazdırırdın sürekli de ölüm haberi alır ve çok yavaş işlerdin. eski binaları ortadan kaldırmak için türkiye'de sokak arası binalarda olduğu gibi sabahtan akşama kadar iş makinesi ile kırma yoluna giderdin. daha büyük yapıları ise çürümeye bırakırdın. yamaçlarda risk oluşturan kısımları patlatıp tehlikeyi ortadan kaldıramaz oradakilerin yaşamları için "burada yaşamanın fıtratında var bu" derdin.

bu liste uzar gider. klasik internet goygoylarının gazına gelmemek lazım. dinamit o kadar kötü bir şey değildir.

Adam dinamitin ibnelik amacıyla kullanılacağını ne bilsin, bugün balık avlarken bile dinamit kullanan götoşlar var. Bunu düşünememiş olması normal. Kafası o kadar entrikaya çalışmıyor demek ki. Ödülün abartılıp abartılmadığına gelirsek, ödülün her türlüsü güzel.

kesinlikle canon. şahsen kullanıyorum, çok memnunum. en güzel özelliği, muadil tonerin bol ve ucuz olarak bulunabilmesi. doldurmaya dahi gerek kalmıyor.

öğle arasında votka içiyorum.

Yeni bir şeyler denemek için geç değil. Tarihte bir şeyler başaranlar genelde 30'lu yaşlarından sonra başarıyor. Sürekli aynı işte çalışacaksın diye bir kaide yok. Yapmaktan hoşlandığın bir şey bulup, çalıştığın süre zarfında kendini o alanda geliştirip (maaşın da iyiymiş zaten her türlü eğitimi alabilirsin) daha sonra o işi yapmaya başlayabilirsin. Hiçbir şey için geç kalmış değilsin.

Şehirde yaşamak ve başkasının işinde çalışmak hoşuna gitmiyorsa freelance olarak yapabileceğin bir iş bulabilirsin.

@nedendir bilinmez asfjasflaksjg ciddi misin?

@mr sherlock
çok iyi grafikerler falan freelanceden zor ekmek yerken ben sıfırdan öğreneceğim birşey ile nasıl yarışabilirim ki.. bilmiyorum. tabi ki bu bir bahane değil, mesela etsy tipi şeyler yapmayı seviyorum ama bunu paraya döndürecek sermayem yok. belki bi hedef belirleyip ilerleyebilirim para biriktirerek falan. teşekkür ederim.

Babada seni kollayacak para yoksa, yapacak bir şey yok hocam... Haftasonlarımı iyi değerlendirmeye çalışıyorum. Ha bir de yılbaşında bilet alıyorum, belki çıkar filan da kurtulurum diye.

Beklentilerini azaltmadan mutlu olman zor.
Örneğin sen, çok iyi grafikerler bile freelance zor ekmek kazanıyor diyorsun.
Ben ayda 6 bin lira para kazanabilen freelance bir grafiker tanıyorum ve gayet mutlu. Ama ayda 10 binle mutlu olmayan da varmı dır vardır.
Ne kadarlık bir gelir seni mutlu edecek önce ona karar ver.
Köye kasabaya gitsen, ayda 2 bin lira bile çok iyi para.

Kendine bir hedef koy, hedef olmadan motive olman çok zor.

gayet ciddiyim. her gün olmasa da yapıyorum. birde her akşam rakı içiyorum. bende senle aynı durumdayım. artık kendimi başka uğraşlara verdim.
işi çok düşünüyorum hayat işten ibaret değil. sadece para kazanma aracım. parayı verdikten sonra sıkıntı yok diye avutuyorum kendimi.

Freelance'den zor ekmek yendiğini sana kim söyledi bilmiyorum ama çok iyi kazanabiliyorsun bir çizgi tutturabilirsen. Türkiye'de bu alanda çok fazla iyi grafiker yok maalesef. Dediğin gibi Etsy üzerinden de bir şeyler yapıp satabilirsin. Açıkçası onun için çok sermaye de gerekmiyor. Çünkü orada daha çok el emeği oluyor. 1000 TL gibi bir sermaye bile yeter.

freelance bir işe geçip sevdiğin bir şehre taşın. ben öyle yapmayı planlıyorum seneye.

@lcha baba yok ki parası olsun :/

@terbiyesiz hayvan sabit bi yerden 3000 lira gelirim olsa, bana yeter. fazlasında gözüm yok. etsy tipi bişeylere başlayayım diyorum. belki biraz olsun motive eder. duruma bakar bi plan yaparım uzun vadeli. teşekkür ederim.

@nedendir bilinmez kardeşim sağlığından olma bari, yapma :/

@mr sherlock tanıdığım grafikerlerin yorumuydu bu, ajanslar kapıyor vs vs diyorlardı belki bu onların basiretsizlğidir bilemedim.

@sir gawain ne güzel! başarılar dilerim. darısı başıma

37 yaşında aynı bunalımları senelerdir yaşıyorum. her gün yeni iş fikirleri var. kredisini ödediğim evi satıp işe basmak gibi çılgın fikirler gün sonuna kadar devam ediyor. ben mutlu değilim, aynı yerde çalıştığım insanlar da değil. elimizdekileri kaybetme fikri olmadan bir şeylerin gelip bizi bulmasını bekliyoruz. ama risksiz olmuyor.

Sevmediğim şehirden ve sevmediğim işten kurtulup yeni ufuklara yelken açarak başediyorum. Geçen yılbaşında baya kar eden ve 20'ye yakın çalışanı olan şirketimi kapattım. Şimdi kendi yapabileceğim kadar iş alıp tek başıma yapıyorum. Takım elbiseleri attım, yerine columbia polarlar ve kanvas pantolonlar aldım. Zaman içinde eski kazancımı geçtim. Şimdi hem daha iyi kazanıyor, hem daha az risk alıyorum.

Hem bu sene hiç tansiyonum çıkmadı :) Geçen sene 19'u görüp acile gitmişliğim vardı.

Hayat sıkılarak yaşanacak kadar uzun değil. Siktiri çek, bırak, arkana bakmadan git. Sevdiğin işi yap. Sevdiğin yerde yaşa. Özel sektörde iyi maaş alan biri olduğuna göre yetenekli olduğun da belli. İlla ki yaparsın bişeyler.

Tut ki yapamadın, ya da sevmedin gittiğin yerleri / yaptığın işleri, aynı noktaya geri dönersin. En azından aklında kalmaz.

@pisekar V2 yalnız olmadığımı bilmek bi nebze iyi geldi. işe nereden başlayacağımızı bilmediğimiz için bişeyin bizi kurtarmasını bekliyoruz galiba. :/ bu benim için loto falan, korkmadan yeni bir işe girişmeye yetecek kadar.

@eksi sozluk e bir daha geldim kadın başına istediğin yere git olmuyor pek. tek başıma bir hayatı yeni bi yerde kurmaya götüm yemiyor açıkçası. son 4 yılda 2 kere baştan aşağıya hayatımı değiştirdim çeşitli sebeplerden. yoruldum. ama eşim olsa, aynı kafada olsak, böyle birşeye daha bir cesaretim olur.

iş konusunda Maşallah diyorum sana. hiç bizaman kariyer hırsını anlamlı bulmamış biri olarak, çok sevindim senin adına. belki ne iş yapabileceğmin kesin olarak adını koyamamadığım için yola çıkamıyorum. biraz da korkuyorum, kiramı ödeyemez birilerine muhtaç hale düşmekten. işte riks budur :)

Tureng

tureng +1. olmadı seslisözlük

google translate'i de unutmayalım.

ilk aklıma gelenler
* distribütör lük alamak için genelde bir hava parası olur (marka adını vs kullanacaksan)
* şirket kurup firma olarak marka sahibi firmadan ithalat yapman lazım (gümrük nakliye masrafı) onlar mal gönderince sana fatura kesecek, sende sattığın kişilere. aradaki fark (giderler hariç) üzerinden gelir vergisi vs... ithalat yapabilmen içinde kurduğun firmanın bazı kurallara uygun olması lazım
* distribütör olarak satışı yapman için bazı kurallar var türkiye de iade, servis vb (bkz: tüketici hakları)

vb...

kısaca ciddi yapacaksan çok sermaye lazım

herşeyden önce ucuza almak için toptan alman lazım ki aynı zamanda kargo masraflarını da indiresin..

isim kullanmak istiyorsan ek para..

şöyle yapacaksın mesela abd'deki ürün 100$ diyelim sana 90$ vermeyi kabul ettiler en az 1000 tane alacaksın dediler.. sen 90*1000=90.000$'ı adamlara bayılacaksın sonra burada normal fatura karşılığı satacaksın bu malların elbette bir gümrük kdv masrafı da olacak..

sen önce satarım sonra abd'den sipariş veririm gelince teslim ederim diyorsan aynı mantık yine..gittigidiyor'dan sat para sana gelsin sen sipariş et sonra türkiye'de kargola ama kim o kadar bekler tabi.. adam kendi sipariş verir öyle bir imkan var ise..

ihtiyacın olan kişi, muhasebeci.

1- en kolay ve kısası şahıs şirketi. kuruluşu 500 lira, üç günde hazır. fatura bastırmak 150 lira civarı.

2- zaten şirket adı senin adın veya senin beliirleyeceğin bir ad olmalı, yarın başka işler de yapmak istersen her işe ayrı bir şirket kurmak pek rasyonel değil.

3-
-gümrük masrafları olur.
-satışlarından kdv çıkar, aynen ödersin.
-kazancından %20 gelir/kurumlar vergisi ödersin. bu vergi satış tutarı üzerinden değil, edilen kar üzerinden hesaplanır.

bir de garanti belgesi falan işleri var.

hocam yanlis anlama ama bu sorduklarin ticaretin temeli daha, bu konular hakkinda fikrin yok ise ticaret de emin ol tokat atan cok olur. Ticari hayatta olan biri olarak; nacizane tavsiyem once bir yerde calis, dis ticaret yapan bir yere fln gir isleyisi gor, sonra kendi isini kur.

sen distributor olmak istiyorsun ve cok yuksek maliyetli bir is bahsettigin, saglam paran varsa arkan kuvvetliyse durun farkli ama.

Sakin yanlis anlama beni

distribütörlük işi sektörüne göre değişir. hava parası vermeyin. ama genelde firmalar satış limitleri koyuyorlar, deneme süreci gibi bir şey ekliyorlar sözleşmeye, belirtilen ciroyu yakalayamazsanız sözleşmeyi iptal etme hakları oluyor. kötü şartlı bir sözleşmede cezai madde de oluyor. ama çoğu zaman sözleşmelerden çok karşılıklı anlayış falan etkili oluyor.

sektörüne göre şirketi ikna edebilmek için elinizde bir şeyler olması lazım (mağaza ofis müşteri portföyü vb.).

çok fazla para gerekmez distribütörlük için de, biraz satış kanalınızın kuvvetli olması lazım, 0'dan bir markayı pazara sokmak göründüğü kadar kolay olmaz hiçbir zaman.

Yavaş okumanın nedeni genelde kişinin cümleyi anlamadığını düşünerek yeniden okumasından kaynaklanıyor. Ancak aslında cümle içinde bazı kelimeleri anlamasan da beyin onu otomatik olarak tamamlıyor. O nedenle ilk olarak cümleleri tekrar tekrar okumaktan kaçınmak gerekiyor.

Hızlı okumanın temelinde ise birim sürede okunana kelime sayısını arttırmak. Normalde çoğu kişi kitap okurken tek bir kelimeye odaklanıyor. Ancak gözün gördüğü açı bundan daha fazla. Haliyle sen 2-3 kelimeye odaklanabilirsin. Bu sayede de direk olarak okuma hızın 2-3 kat artıyor. Tabii bu duruma alışmak için baya bi pratik yapmak gerekiyor. Normalde çoğu kişi dakikada 1 sayfa falan okur. 2-3 kat arttırırsan dakikada 2-3 sayfa okursun.

1 saatte 100 sayfa okuyorum ben yeterli mi?
çok kitap okumakla ve kitabın içeriği ile alakalı olarak değişiyor.

klasikleri okurken sıkılıyorum ve saatte okuduğum sayfa sayısı azalıyor

ölçmedim ama en az iki temel etmen var:

1) önceden gelen okuma birikimi

2) kitabın cinsi (tabii roman var roman var, ama kanonu aşan, çarpıcı romanla, sarkmış uzamış -sürükleyici ve heyecanlı denen türden olan- farklı. romanla öykü farklı, felsefe onlardan farklı, öykü bana göre bambaşka)

dostum hızlı okuma eğitimi aldım bir ara ancak kendimde bunu kullanmadım. bir çok egzersiz bulabilirsin hızlı okuma teknikleri adı altında. youtubede videloar, bu işi yapan şirketler hırla var türkiyede.

bu işi türkiyede en iyi yapan kişinin süleyman demirel olduğu söylenirdi.

Bben okluyabiliyorum. tüm detaylarını da aklımda tutabiliyorum. Kitaplardan ziyade güzelce bi eğitimini almak lazım o işin.

isidi bilmem de pkk yaklasik 20 milyon kisi. sen musluman kurt kardeslerimiz masallarina kanarsan anlayamazsin tabi pkknin neden bitmedigini

Senin deyimine göre tüm kürtler pkk li mi yani. Bayağı komikmiş.

pkk wikiye göre 2014 itibariyle dağda 14k aktif teröristi var. şehir yapılanması da vardır o kadar. 2 3 milyon da sempatizan, destekçisi vardır sayılar götümden. isis çok çok daha fazladır. kesin sayılar bulamazsın hiçbir şekilde. iş bulma kurumuna gidip kaydolmuyorlar sonuçta.

edit: bitirilememe olayı gücün yetmediğinden değildir. kesin gizli olaylar vardır. isteseler kökünü kazırlar tüm destekleyenlerin.

evet en az yuzde sekseni pkkci. sene olmus 2015 adamlar kendileri bile artik gizleme geregi duymuyor pkkci apocu olduklarini gelmis hepsi mi pkkli diyorsun. tamam hadi senin de gonlun olsun. musluman kurt kardeslerinin hepsi pkkli degil. sadece yuzde sekseni pkkli.

bana c vitamini oneren cok bilmise gelsin. he canim 10 bin kisiler he

www.youtube.com

avrupada yaşadığım şehirde hem pkk hem dhkpc politbürosu vardı

ve kişibaşı 20 eurodan 5bin euroya kadar kişinin/işletmenin gelirine göre aylık katkı topluyorlardı. yalnız o arkadaşların bi tarafları yemez orayı bırakıp dağa gelsinler, öyle 10 binler yok yani fransada bir kitle var evet, şu anda daha çok IŞIDe katılıyor da olabilirler son 2-3 yılı çok iyi takip etmedim ama öyle on binler filan yok. gel-e-mezler, devlet bize bakmir deyip iltica etmiş, oturum almış adamlar, işsizlik parasıyla geçinip, kaçak çalışıp ot alan, diskolarda kız düşürme peşinde tipler çoğu, dağa çıkmak biraz ta.. ister afedersin.

türkiyenin doğusunu ben hiç görmedim (kürt de değilim) ama sanıyorum ki çoğu kürt de maddi gücü varsa aylık destek yoksa şehirde kişileri yedirme içirme yatırma o da yoksa barikata bir lastik koyma o da yoksa kalben desktekleme şeklinde destek oluyordur. benim tanıdığım kürtlerin %95'i PKK sosyal bir vakıadır kürtlerin PKK ile duygusal bağı vardır diyor :) bu adamlar da doktoralı filan adamlar. yani 20 milyon kürt = 20 milyon. 0.95 PKK destekçisi, benim gözümde böyle.

şimdi dağda eli silahlı kaç adam vardır bunu saymak ayrı bişey, kalben destekleyen kadar bu çember genişletilirse kaç kişiye değer, bu apayrı bişey. Silahlı olanları da devlet nasıl sayıyor emin değilim; Ağrıda görev yapan lise öğretmeni kuzenim var (böyle çok memur var ailemde) her sene 2. sınıfta bıraktıklarından dönünce 3. sınıfta bulamadığı (dağa gitmiş) çocuklar oluyor..hadi orada okula geç gidiyorlar ama sonuçta 20 yaş altı çocuk cocuk bunlar. Devlet böyle okullarda olmayan çocukları sayıyor mu mesela? bilmiyorum.

çok karmaşık konular bunlar. öncelikle, bu işler öyle adam sayısı ile olmuyor.

örneğin pkk, devletin yasakladığı dönemde "newroz" çağrıları ile bir milyondan fazla insanı devletin açık tehdidine ve ateş açmasına karşın sokağa dökebilmişti. isterse 10 kişi olsun, ciddi bir taban desteği aldığı (ve bunun sebepleri olduğu) yadsınamaz.

silahlı militan sayısını kendisi 12 bin olarak açıklıyordu (2012 rakamı). Örgütü tanıyanlar bu rakamın 1415 bin civarına yükselmiş olabileceğini söylüyor.

sayı 600.000 kişilik bir ordunun karşısında az gibi görünebilir. ama yeri belirsiz, iyi donanımlı ve iyi eğitimli, aynı zamanda halk desteğine sahip bu ölçüde bir güç mücadele edilmesi pek kolay bir güç değildir.

diğer yandan, uzun süredir kaçakçılık ve sınır ticaretinden destek alan devlet görevlileri olduğu ve bunların pkk faaliyetlerini sümen altı ettiği veya görmezden geldiği dedikodu olarak söylenir. ne duydum ne gördüm, ama böyle bir söylenti de yok değil.

2013 newroz kutlamalarında öcalan'ın mektubu okunacağında emniyet rakamlarına göre sadece diyarbakır'da 1 milyona yakın insan toplanmıştı.

bir ara da örgüte yakın bir kişiden pkk'nın yıllık bütçesinin 230 milyon dollar civarında olduğunu duymuştum, doğru mudur bilmem.

Yani aapartmaninizda doğalgaz var??? Doğalgazın bağlandığı yerlerde kömür kullanmak yasaktır bildiğim kadarıyla. Zaten kömürün yarattığı kirliliği önlemek için doğalgaza geçiliyor.
Öncelikle bunu bir arastirin isterseniz.
Sorunuzun yanıtını bilmiyorum. Evin baca çıkışlarına eski penye tikistirilip sonra yapı marketlerde satılan baca kapağı kapatılırsa daha etkin olabilir belki?
Ama baca deliklerine birşeyler tikistirmadan önce yangın vb konularında bilgi almaya çalışın. Hava akımının kesilmesi iyi olmayabilir.

Bazı bölgelerde kömür yakmak yasaktır; doğalgaz olsa da olmasa da sadece odun yakabilir. Doğalgaz bulunan bölgelerde ise odun yakmak da yasak. Ama buna mecbur kalan kişinin maddi durumu sıkıntılıdır, şikayet etmek ne kadar doğru olur bilemiyorum. Boru çıkışlarını tamamen kapatmadan kokuyu da engelleyemezsiniz gibi.

Boru çıkışlarına inşaat köpüğü sıkarsanız tamamen kapanıyor.

hediyedir yazdirirsan sorun cikmaz.

geçen bir arkadaşım takılmıştı ama bir çorba parasıyla kurtardı.

yolda gelirken bozulur. iyi paketlemeleri lazım
kargo uçağını bozarsa milletin kargosuna da yazık olur, etme. git elden al tahtakale'de 2-3 dükkana sorsan bulursun

En çok 75 euro'luk al, sorun çıkmaz. Zaten o paraya ancak birkaç u'luk antimadde alabilirsin.

antimadde'yi satin alamazsin ki ya hahaha ne cahilsiniz. ben de duyuruda bi seviye var saniyordum.

başka birisi de madde aldıysa paketler yolda yanyana düşer de birbirlerini nötrlerlerse sana boş paket gelebilir. bir arkadaşımın başına geldi.

ben hep 50 liralık aldığım için sorun olmuyordu ama gramaj da önemli

Elimde ucuz pozitron var. Pm.

Şimdi alma, dolar ocak'ta düşecek o zaman alırsın.

Not: Kahkaha attım, hepinize şuku. Adam bir orta açmış, meğer herkes bu ortayı bekliyormuş. Voleler röveşatalar havada uçuşmuş resmen.

dışarda yapılma anti madde almıyorum ben. ev yapımı anti maddenin tadını hic bir sey tutmuyor.

Anti maddeyi amazondan alacaksın. Oranınki lokum gibi. Müşteri temsilcisine chat ekranından yalvarırsan kargo da almazlar.

(bkz: sen alma ulan ayı)

şen kardeşler antimadde var, ordaan al.bi de anti-labs var ama biraz tuzlu. ev
yapımı+1

al takılırsa dispute açarsın

Kanka, erzurum kars'da falan yasamiyosan michelin crossclimate al. Kuruda ve yagmurda muhtesem. Ben aldim. Kar ve buzda denemedim ama yutupta vidyolari var.

İstanbul knk tamam arastırayım onu

michelin crossclimate +1.

hafif karda şahsen denedim, gayet şukela. buzu hala bilmiyorum, buz yok memlekette denemelik.

Bu lastik ilk kez mayis 2015 de cikmis. Kis ozellikli yaz lastigi. Piyasayi kasip kavurdu. 4 mevsim lastigi olarak goodyear vector var ama o ne yaz ne kis lastigi. Yutuptaki videoda yaz, kis, 4 mevsim ve bu yeni crossclimate test ediliyor.

Kuru zeminde ve islak zeminde yol tutus, fren vs yaz lastiginin ardindan 2. Geliyor.
Kar, buzlu zeminde ise kis lastiginin ardindan 2. Geliyor. Tam bizlik lastik ve cok konforlu.

6 ayda bir yazliklari cikar kisliklari tak derdi de yok. Ayrica M+S damgasi var ustunde. Yani kis lastigi statusunde. Polis kontrol etse birsey diyemez.

abi güvenlik bu niye 2. gelen lastiği alasın ki? yazlık kışlık al. yazın yazlık kışın kışlık tak. zaten aynı süre kullanacan. cebinden tek seferde çıkmış gibi olacak. hatta öyle bile değil de neyse.

20cm fren mesafesi daha olsa yaşayacakken ölürsen ne olacak?

4'ü de kış lastiği olsun. yoksa arabanın hakimiyetini kaybetme olasılığın artar. aynı tip lastikte lastiğin çizgileri bile değişse farkedersin ki sen bir de farklı lastik çizgilerinin üstüne bir de farklı sertlikte lastik kullanmayı söylüyorsun. pek sağlıklı olmaz. ben geçen seneki o efsane karda kış lastiği kullanarak zincir kullanmadan nice yollar aştım, çok faydası oluyor.

@sos fıstık
Hangi markaydı

Canim benim, yazin yazlik kisin kislik alsa bile mukemmel lastik yok. Adac testlerine bak. Yaz lastigi misal A marka kuru zeminde 38 metre de, ikinci olan B marka ise 40 metrede duruyor. Ama islak zemine gelince (yazin veya ilkbaharda yagmurlu birgun düşün) bu sefer C markasi 1. Geliyor.

Bunun yol tutus testi var, daire seklinde pistte donduruyorlar, kac km hizda yoldan kopacagini buluyorlar. Sana sunu diyim. Hankook markasinin bir lastigi, islak zeminde frenlemede rekor kirarak en yakin rakibine 4 metre fark atmisti. Simdi hankook mu alalim?

Kuru zemin frenleme, yol tutuş,
Islak zemin frenleme, yol tutuş,
Yuvarlanma direnci,
Asinma direnci vs vs

Her dalda baska lastik en iyisi. Toplam alinan puana gore 1. Lastigi seciyorlar. Michelinin her 2 testte de 2. Olmasi gerek zaten teorik olarak. Dusunsene bir lastik yapicaksin ama yaz testinde yaz lastiklerini gecerek 1. Olacak, kis testinde de kis lastiklerini gecerek 1. Olacak. Cem yilmaz in dedigi gibi haşa Peygamberligini ilan eder oyle bir lastik.